CHP'ye düşen görev
CHP içinde, taşralı, dar görüşlü kadrolar kadar, Batı ve Avrupa ile bütünlük, daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyen kadrolar da vardır. Bu insanların parti içinde daha fazla aktif olma zamanı gelmektedir. Ülkemizin bu kritik dönüm noktasında CHP'nin muhafazakârlığı AK Parti'ye bırakıp sosyal demokratlığa sahip çıkması gerekir.
Türkiye tarihinin kritik bir dönemecine giriyor. 2004'ün geri kalan 351 günü, bizim ve çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecek bir süreç olacak. Bu yıl içinde atacağımız adımlar ve yapacağımız tercihler sonucu ya kendi içimize hapsolmuş bir alanı veya Avrupa ile bütünleşme çizgisini seçeceğiz. Avrupa Birliği, kendi içindeki bölünme ve kavgalara rağmen, hâlâ Türkiye için tarihi bir dönemeç noktası. Türkiye, Avrupa Birliği'ne adım atarak sadece tarihi bir projeye katılmayacak, ayrıca yönetim biçimi olarak liberalizmi seçerek yaşam kalitesini birkaç adım yükseltecek. Bu değişim elbette mevcut durumda sağlamış oldukları güç ve pozisyonları kaybedecek olanlar açısından rahatsızlık verici bir durum. Bu yüzden önümüzdeki yıl şiddeti gittikçe artan mevzi koruma savaşlarına tanık olmamız kaçınılmaz görülüyor. Önümüzdeki yerel seçimden AK Parti'nin güçlenerek çıkması statükocu cephenin sinirlerini daha fazla bozacak ve gerilimi tırmandırıcı girişimlerin sayısı artacaktır. Aslında tartıştığımız, Kıbrıs'ta çözümün ne yolla olacağı, MGK'da sivil-asker sayısı değildir. Sanayileşme hızı artan, dünya ticareti ile giderek daha fazla bütünleşen Türkiye'nin yeni aktörlerinin bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olup olamayacaklarıdır. Muhafazakâr veya taşralı deyin, Türkiye'nin yükselen yeni bir girişimci sınıfı var ve bu sınıf, artık bir grup bürokratın bütün ülkenin kaderi hakkında karar vermesini istemiyor. Türkiye'de Avrupa Birliği projesi altında açıkça bir yönetim kavgası da yaşanıyor. Bu kritik noktada CHP'ye çok özel görev düşüyor. Parlamentoda ciddi bir ağırlığı bulunan, Türkiye'nin siyasi tarihinin tüm hafızasını taşıyan CHP'nin bu dönemde takınacağı tavır, siyasi atmosfer kadar ülkenin kaderini de belirleyecektir. Türkiye, 1950'den bu yana Soğuk Savaş'ın etkisiyle özgürlükleri dar anlamda yorumlayan, sınıfsal olarak köylülüğe dayanan merkez sağ iktidarlar tarafından yönetilmiştir. Ancak Türkiye'nin içinde bulunduğu kurum ve kurulları belirleyen asıl unsur, yaklaşık 10'ar yıl arayla yinelenen askeri müdahaleler olmuştur. Türkiye'nin anayasaları, temel kurumları ve kurulları bu müdahaleler sonucu biçimlenmiştir. Bu nedenle de, sivil toplum alanını kısıtlayan, kamunun günlük yaşama müdahalesini öngören kural ve kurumlar zinciri ortaya çıkmıştır. Yola ortanın solu olarak çıkıp sosyal demokratlıkta karar kılan bir partinin, bu kural ve kurumlara sonuna kadar sahip çıkması absürd bir durumdur. CHP, sosyal demokrat kimliğinde gerçekten samimiyse, bu kural ve kurumların daha demokratik yönde değişmesi için mücadele vermek durumundadır. CHP'nin değişim ve reform programının arkasında durması, bu programın içinde yer alması, toplumun kimi kesimlerinin hâlâ kafasında olan soruları da giderici bir etki yapacaktır. CHP içinde, taşralı, dar görüşlü kadrolar kadar, Batı ve Avrupa ile bütünlük, daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyen kadrolar da vardır. Bu insanların parti içinde daha fazla aktif olma zamanı gelmektedir. Ülkemizin bu kritik dönüm noktasında CHP'nin muhafazakârlığı AK Parti'ye bırakıp sosyal demokratlığa sahip çıkması gerekir. CHP, siciline önemli bir not düşmek üzeredir. Bu noktada ya statükocularla işbirliği yapıp Türkiye'nin önünü kesme girişimlerine destek verecektir ya da gerçekten sosyal demokratlıkta karar kılacaktır. Karar sadece CHP'yi değil, hepimizin geleceğini belirleyecektir.
|