| |
|
|
Sultan Süleyman'a kalmadı!..
İhtiras tramvayı yolcu sıkıntısı çekmez. İçerisi hep tıklım tıkış dolu, dopdoludur. Hırsı aklından yüce, kifayeti muhterisliğinden cüce, epey kişi epey yol alır o tramvayda. Sanırlar ki hiç inilmez ve mutlak arzulanan istasyona götürür bu düşsel taşıt aracı onları... Aymazlık üzerine İnsanların yaptığı işi sevmesi, sahiplenmesi, koruması, kollaması, sıçrama yapma arzusu erdemlidir elbet. Lâkin kendini bu sevginin yegâne öznesi sanmalar, "benden ertesi tufan" diye babalanmalar, ön kesmeler, gereksiz racon kesmeler, adam yemeler, adam ezmeler, görmezden gelmeler, çalımlar, çelmelerle alınan yollar, bir gün çıkmazlara çıkarıverir aymazları. Pahası ağır Topyekverilecek uğraşlarda nafile heybet gösterileriyle "tek adam" gölgeleri büyütmek, ya ışığın gücünü ya da o ışık yer değiştirdiğinde gölgenin silinebilirliğini bilmezlenmekten gelir ki, geç öğrenildiğinde pahası da darası da okkalı derstir... Bu iklimler ki!.. Ağır davulları sırtlamış insanları yok sayarak "tokmağın tek- eliyim hatta hatta bizatihi kendiyim" böbürlenişleri, bir gün gelir elin oğluna laflar da ettirir, kalem de seğirttirtir. Kibir ve şişinmenin en zararlı huy sayıldığı iklimlerde, boş bulunup bu tarzları sürdürenler, endamını da uzun sürdüremez, macerasını da... Çoktan!.. Ahh ah!.. Hele şemsiyesi altında toplanan; "demir dövücünün hınk deyicisi" kadroların sadakat ve liyakatine çok da dikkat kesilmeyenler, doğan her günün ardından duyup gördükleriyle, taşlara çok kafa vururlar ama "too late" durumlar hasıl olmuştur çoktan... Pozisyon avantajı Bütün bunların panzehiri tektir oysa. Tepeden tırnağa herkese saygılı, zarif ve duyarlı olacaksın. Hele kıl kadar ince, zerre kadar küçümen de olsa, yaptıkları işe sevgi, saygı, yürek, sevda teyellemişlere daha da bir saygılı, özenli olacaksın. Kimsenin onuruna, tutkusuna, sevdasına sırf pozisyon avantajın var diye burun kıvırmayıp, hele de kafa bulmaya hiç çalışmayacak, koltuk atmasan bile hiç olmazsa objektif bakacaksın. Hısım hasım paradoksu Kim bilir, belki de koparsan dağılacak boncuklar uman bir tespih ipi sanmışsındır kendini. Günler devrildikçe görürsün ki ne boncuklar boncuktur, ne tasavvurlar gerçek. Taşlar oynar, her şey kımıldar, sonra o her bir şey oturur yerli yerine. Kalırsa içinde bir derin sızı kalır. Bir de; hasım saydığın, yüzüne bile bakmaya tenezzül buyurmadığın insanların içinde kopan saf ve koşulsuz hüzünler kalır. Gerçek emeğin değerini, emeğin gerçeğini bilenler ve verenler en iyi anlar çünkü. Onların iç fırtınaları çerçevelere de sığmaz, timsah gözyaşlarına da!..
|