| |
|
|
Medya Erdoğan'ın "kız"ı, Denktaş da "gelin"i midir?
Başbakan Erdoğan, önceki akşam CNN-Türk'te söylediklerini, dün de medya yöneticileri ile yaptığı toplantıda tekrarladı. Erdoğan'ın Kıbrıs'a ilişkin, medyaya yaptığı önerinin özü şu: - Kıbrıs'ta Rum tarafı ile yapılan görüşmelerin her oturumundan sonra, açıklama yapmak, karşı tarafı tahrik eder. Bu açıklamalar, müzakerenin sağlığını etkileyebilir. Türk medyası, bu gerçeğin ışığında, bir nevi oto-sansür uygulamalıdır. Türk Hükümeti'nin, 1 Mayıs'tan önce, bu görüşmelerin bir anlaşma ile sonuçlanmasını istediğini, artık Mısır'daki sağır sultan bile duydu. Ayrıca hepimiz, Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda atacağı en önemli adımın, "Kıbrıs'ta Çözüm"e endeksli olduğunu da biliyoruz. Bir diğer "Bilinen" de şu... Denktaş ve Papadopulos uzlaşamasalar ve 1 Mayıs'a kadar çözüm olmasa bile, Kıbrıs (sadece Rumlar), Avrupa Birliği'ne giriyor. Galiba bu gerçekleri bilseler de, görmezden gelenler, çözümü engellemek için ellerinden geleni yapacaklar. Tarafların uzlaşamadıkları madde boşluklarını önce Türkiye ve Yunanistan, sonra geri kalan boşlukları Annan doldursa bile, "Referandum"larda, "Hayır" çıksın diye, birileri çalışacak. Bu "Birileri"nin, "Kıbrıs'tan sonra bakalım neyi verip kurtulacağız" dediklerini, hiç duymuyor musunuz? Sözünü ettiğimiz olgular ortadayken, Başbakan Erdoğan'ın, medya yöneticilerine "Kıbrıs haberlerine oto-sansür uygulayın" önerisi, pek fazla etkili olamaz. Rauf Denktaş veya Tasos Papadopulos, her görüşme ertesinde "Uzlaşmak çok zor" diye demeçler verirken, medya bunları nasıl görmezden gelebilir? Ayrıca, bazı siyasi partilerin, 28 Mart yerel seçim kampanyasına Kıbrıs'ı da katık edecekleri yadsınması imkansız başka bir gerçektir. Açıkçası, AK Parti Hükümeti, "Kıbrıs'ta Çözüm" için gecikmiştir. Erdoğan şimdi sergilediği kararlılığı geçen yıl gösterebilseydi ve Türkiye'nin de kaderi, bir yıl süre ile Denktaş'ın eline teslim edilmeseydi, Annan Planı çerçevesindeki çözümle, 1 Mayıs'ta Kıbrıslı Türkler de, Rumlarla birlikte AB'ye girecek olurlardı. Ama her zamanki gibi, Türk iç politikasının kısır dengeleri yüzünden, dünya konjonktürü algılanamadı. Yine "Çözüm", yumurtanın kapıya dayanması noktasına bırakıldı. Ve şimdi de, "Kıbrıs'ta Çözüm"ün, Avrupa Birliği ile doğrudan ilişkisi bilindiği halde, Denktaş, AB'nin görüşmelerdeki katkısını reddetmeyi, bir pazarlık unsuru olarak sunabiliyor. Yani doğru olan, Erdoğan'ın medyayı değil, bizzat Rauf Denktaş'ı "kendine oto-sansür uygula" diye uyarmasıdır. "Kızım sana söylüyorumgelinim sen anla" politikası, bu olayda işletilemez.
|