| |
|
|
Diyarbakır'da geçen bir günün ilk izlenimleri...
Siyasetin kanunları da, fizik kanunları gibi... Bir siyasi hareket, belirli süreyi tamamladıktan sonra, kendi içinde bölünmeye ve değişmeye başlıyor... Şimdi DEHAP olarak varlığını sürdüren Güneydoğu merkezli ve Kürt kökenli siyasi hareketin de, artık kendi bölücüleri var. Öyle olmasa, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için "Parti" Osman Baydemir'i ilan etmişken, 1999'dan beri Diyarbakır'ın HADEP'li Belediye Başkanı olan Feridun Çelik, "Ben de adayım" diye ortaya çıkar mıydı? Seçmen kitlelerinin de, DEHAP'a bakış açısı, eski yıllardan çok farklı. İlk dönemlerde "Kürt Realitesi" devlet tarafından kabul edilmemişken, HADEP'ten kimin aday olacağı, hiç önem taşımazdı. Hani 1950'li yıllarda Demokrat Parti'nin yükseliş döneminde Adnan Menderes "Ben odunu aday göstersem, o da seçilir" demiş ya... İlk dönemde, Güneydoğu seçmeni önüne HADEP kimi aday gösterirse göstersin, o seçilirdi. Ama şimdi DEHAP'ın işi zor. Çünkü seçmenler, geride kalan yılların belediye hizmetlerini de değerlendiriyor. HADEP'li (veya DEHAP'lı) yerel yönetim kadrolarının, kent rantını değerlendirme biçimleri, Diyarbakır'da, çarşıda, pazarda konuşuluyor. Yani 28 Mart seçimlerinde, Diyarbakır'da DEHAP'ın işi, eskisinden zor olacak. "Biz Kürtlerin siyasi örgütüyüz. Kimi aday gösterdiysek seçeceksiniz" söylemi, artık anlamsız. Ama şunu da ekleyeyim. DEHAP'ın (ve Güç Birliği'nin) adayı Osman Baydemir, Diyarbakır'da sevilen bir isim. İnsan hakları ihlalleri konusunda yıllardır verdiği uğraş, onu halkla kaynaştırmış. Buna karşı AK Parti'nin Diyarbakır Büyükşehir Başkan adayı Mücahit Can da, çok ağırlıklı bir isim. Diyarbakırspor Başkanlığı ve çeşitli ekonomik içerikli sivil toplum örgütlerindeki yöneticilikleri, onu hem Diyarbakır'da, hem de tüm Güneydoğu'da popüler kılmış. Ayrıca, ciddi bir belediyecilik faaliyetine aç olan Diyarbakır için, Mücahit Can'ın iktidar partisi adayı olması da, ayrı bir ağırlık taşıyor. İşin özeti şu... 28 Mart yerel seçimleri, Diyarbakır'da DEHAP ile AK Parti arasında geçecek. İşin acıklı yanı da şu... Demokrasi döneminde çok uzun yıllar CHP'nin kalelerinden biri olan Diyarbakır'da, bu seçimlerde CHP yok! Deniz Baykal'ın kökten-devletçi politikaları, Diyarbakır'daki CHP tarlasını kurutmuş... Diyarbakır'da gezer, çeşitli mesleklerden ve kesimlerden insanlarla konuşurken, yine "Kayıp Yıllar"a yandım. Eğer Türkiye Cumhuriyeti, "Kürt Realitesi"ni, Kopenhag Kriterleri ile Avrupa bastırmadan çok daha önce, çağa uyum yasalarını kendiliğinden kabul etseydi, PKK'nın bölücü terörü belki yaşanmazdı. Nitekim bugün ana dilde konuşma yasak olmadığı, işkence insanlık suçu olduğu ve insan hak ve özgürlükleri temel değer kabul edildiği için, PKK'lılar kendi iç kavgalarına takılmış durumdalar. Sivil siyasete ve yerel yönetimlere giren DEHAP'lılar ise, etnik kökenli siyasetin, sonsuza kadar etkili olamayacağını görüyorlar. Dileğim yarının Türkiye'sinde, Diyarbakır'ın bir "Yıldız Kent" olarak, tüm Güneydoğu'nun cazibe merkezi olmasıdır.
|