Sağduyu çarmıhta
İsa'nın Arzusu' (Passion of Christ) adlı Mel Gibson filmi, kendi başına oluşturduğu fırtınanın çok ötesinde küresel kaygılar için ciddi bir gösterge: Esasen 'ısmarlanmış stratejik kehanet' olan 'Medeniyetler Çatışması' yerine daha karmaşık ve büsbütün şeytani bir 'dinler savaşı' için elverişli bir iklim gelişiyor, geliştiriliyor. Tabii ki bir tek filmin, böyle bir kabus senaryosunu gerçekleştirebileceğini söylemek istemiyorum. Ancak, bu filmin özellikle ABD içinde daha şimdiden ürettiği ürkütücü gerilim ve çarpıcı tehditler süreci, genel olarak Batı uygarlığının derinliklerinde nasıl bir dinci nefret volkanının bulunduğunu, iç barışın büyük ölçüde hala yapaylıktan kurtulamadığını belgeliyor. Özellikle de Katolikler ve Yahudi'ler arasında patlayan bu kavga, iki tarafın da birbirlerine yönelik kinlerini denetlemekten aciz kaldıklarını gözler önüne seriyor. Henüz Türkiye'de çok fazla yankı bulmayan bu hesaplaşmada köhne saldırı ve savunma söylemleri saat başı birer kılıç gibi çekiliyor: - Sizi gidi Hitler kalıntıları, sizi! - Sizi gidi Siyonist çıfıtlar, sizi! Gibson'a, sadece ABD'yi ve sadece Katoliklerle Yahudileri değil bütün dünyayı ürkütebilecek tehditler yağıyor. O da 'Cesuryürek'i oynamaya devam ederek tehditlere karşı tehditle cevap veriyor. Bir yıldan beri bu filmin gösterime girmemesi için mücadele veren Yahudi lobisi sonuç alamadığı için hayli öfkeli. Şimdilerde Mel Gibson'un banka hesapları, özel hayatı, para yardımı yaptığı kuruluşlar ve ailesi didik didik araştırılıp varsa kirli çamaşırları ortaya çıkarılmak isteniyor. Bu noktada, Katolik-Yahudi barışının yapaylığını açmak ve sorunun temelini hatırlamak gerekiyor: Barış, 1960'lı yıllarda Yahudi lobisinin gayretiyle 'İsa'yı Museviler çarmıha gerdi' şeklindeki tez, Katolik öğretiden çıkarılmıştı. Ama daha 1990'lara gelirken, karşılıklı olarak 'geri dönüş'lerin başladığı fark ediliyordu. Onun için de, bir zamanların başucu kitapları serisinden Megatrends'lerin yazarları John Naisbit ve Patricia Aburdene 2000'lerin yönelimleri arasında 'Dinsel canlanma' beklentilerini açarken şöyle diyorlardı: "40 yıl önce, dua kitaplarını olağanüstü anlatılardan arındıran Yahudiler, mucizelere, mitolojilere ve Mesih'e ilişkin bölümleri yeniden kitaplarına alıyorlar..... Karizmatik Katolikler hareketi, otuz yıl içinde dünya çapında bir nitelik kazanarak içlerinde milyonlarca Katolik'in de bulunduğu 300 milyon kişiyi etkisi altına aldı" Başka bin türlü kanıtla da destekleyebileceğimiz bu 'geri dönüş', zaten son derece elverişli olan vadide rüzgar tohumlarını ektiği için şimdiki fırtınanın çok yadırganacak yanı yok. Yakın geçmişi gözleyen veya takip edebilenler bu yüzden Mel Gibson filmiyle patlayan gerginliği, ilk bakışta göründüğünden daha kaygı verici buluyorlar. Doğrusu taraflar da kaygıyı hızla tırmandırmak için adeta yarış halinde: Mel Gibson, sıra ailesine yönelik tehditlere gelince, İsa'nın Yahudiler tarafından çarmıha gerildiği tezini kanırta kanırta işlediği film kadar keskin çıkışlar yapıyor: "Ben yetişkin bir insanım. Kendimi koruyabilirim. Fakat siz, kalkıp benim 85 yasındaki babamla uğraşmaya kalkarsanız, o zaman dikkatli olun!" Daha sarsıcı olan ise asırlık baba Hutton Gibson'un kavgaya balıklama dalması: "İkiz kulelere uzaktan kumandalı uçaklarla saldırılmıştır." Belli ki Baba Gibson Yahudileri kast ediyor ve bütün bir Katolik Amerikan toplumunu tam bir komplo dehşeti içine salıyor. Gerçi 11 Eylül saldırılarının ardında MOSSAD ve CIA parmağı olduğuna inanan yeteri kadar Amerikalı zaten vardı ama bunları 'ucuz komplo teorisi' diye gülüp geçiştirmek kolay görünüyordu. Şimdi ise aynı türden bir iddia bütün dünyanın önünde, böylesine ünlü bir adamın babası tarafından dile getirince, tez gerçekten salt komplo safsatası olsa bile, özellikle Katolik kitleler fena etkileniyor, hatta çarpılıyorlar. Yahudi cemaati de bu iddia karşısında dilini bilemekten geri durmuyor: "İşte bunlar, altı milyon Yahudi'yi yakanların ardıllarıdır!" Sen misin bunu söyleyen?! Baba Gibson ateşe benzin döküyor: "Ne altı milyonu? İstediğiniz 'ölü yakma görevlisi'ne sorun bakalım, bir cesedi yakmak neye mal olur?.. Size vereceği cevap şudur: Bir cesedi yakmak için bir litre benzin ve 20 dakika zaman gerekir. Hadi bunu 6 milyonla çarpın bakalım. Nerede o kadar zaman ve o kadar petrol?" Yahudilerin öfkesi, büyük ölçüde hakim bulundukları medyadan sel gibi ABD toplumunun üzerine geliyor ama Gibson'ların geri adım attıkları yok. 'Uygar dünya' sağduyuyu elbirliğiyle çarmıha geriyor.
|