Oturduğunuz bina sağlam mı?
Konya'da yaşanan felaketi televizyondan izlerken gazetede arkadaşlarla aramızda küçük bir anket yaptık. Sorumuz çok basit; "Oturduğumuz evin inşaatı ne kadar sağlam?" Arkadaşlarımızdan biri hariç, diğerleri soruya yanıt veremedi. Soruya yanıt veren arkadaşımız kendinden emin bir şekilde, "Bizim ev sağlam" dedi. Gerekçesini de şöyle açıkladı: "Evimiz eski ancak, büyük deprem sonrası annem oturduğumuz evi bir şirketin denetiminden geçirdi..." Arkadaşımızın bahsettiği büyük deprem Ağustos 2000'de karşılaşılan felaket. Bu tarihten sonra birçok kişi, 2001 yılında çıkan Yapı Denetim Yasası çerçevesinde oluşturulan denetim şirketlerine evlerini kontrol ettirdi. Bu bir zorunluluk değildi... Çünkü, yasa 2001 tarihinden sonra yapılan binaları kapsıyor. Kapsamında da ilk aşamada 19 pilot ili bulunduruyor. Bunun dışındaki illerde uygulanma zorunluluğu bulunmuyor. Yasa kapsamı dışında olan iller ve 2001 yılından önce yapılan inşaatların durumuna gelince; Bu binaların mimari projesinden, zemin etüdüne, temel vizesine, kat irtifakının durumuna, inşaatta kullanılan demir ve çimentonun dayanıklılık kalitesine kadar denetimi belediyeler tarafından yapılıyor.
İskan alma vergiyi ödeme Aynen Konya Selçuklu Belediyesi'nde önceki gün çöken binanın denetiminin yapıldığı gibi... Küreği vurunca, çorak toprağın direncinden az dayanıklılık gösterip un ufak olan beton ve içinde kablo gibi kalmış demir de belediye tarafından kontrol ediliyor. Hem de yıkılan 11 katlı binanın her bir katının çıkışında olduğu gibi... Veya hiç değilse zorunluluktan kağıt üzerinde denetlenmiş gözüküyor. Sadece Konya değil, Ankara, İstanbul, Adana, İzmir, Bursa gibi göç alan şehirlerdeki birçok binanın durumu da farklılık göstermiyor. Daha ilginci, hala birçok büyük şehirde binaların oturma izni olan, iskan ruhsatları bulunmuyor. Hoş, bu da binanın sağlam olup olmadığına bakmaksızın içinden oturanın işine geliyor. İskan ruhsatı almayan kişiler, Emlak ve Çöp vergisi ödeme zorunluluğundan kurtuluyor. Emlak vergisinin çok altında olan Arazi Vergisini ödemekle yetiniyor. Belediyeler veya devletin ilgili birimleri de "Oturma izni olmadan sen bu binaya nasıl gelip oturdun?" sorusunu sormuyor. Elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi hizmetlerin oturma izni olmayan binalara nasıl verildiği konusunda hiç kimse sorgulamada bulunmuyor. Konya'daki felakete benzer bir durum yaşandığında, işin asıl sorumluları "Neden yıkıldı?" sorusunun yanıtını başka yerlerde arıyor. Aynen, Düzce, Yalova, Bingöl depremi sonrasında yaşandığı gibi...
Yeni yasa bekliyor Oysa Türkiye'de sayıları on binleri bulan çürük binaların sağlamlaştırılması ve yıkılması kararının çıkması için hazırlanan yasa uzun süredir beklemede bulunuyor. Bir önceki hükümet tarafından hazırlanan, ancak o günkü bazı nedenler dolayısıyla yarım yamalak çıkarılan Yapı Denetim Yasası'nın aslı Başbakanlığa sevk edilmiş durumda. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan tasarı, öncelikle her binaya sigorta şartını getiriyor. Bir sigorta şirketi, sağlam olmayan bir binayı sigortalamayacağı ilkesinden hareket ediliyor. Sigorta şirketleri ile yapı denetim şirketlerini ilişkilendiriyor. Bir otomobildeki kasko veya trafik sigortası uygulaması binalar için de getiriliyor. Trafik sigortasında olduğu gibi zorunlu bina sigorta sistemine gidilirken, isteyen de kasko sisteminde olduğu gibi özel sigorta yaptırma hakkına sahip oluyor. Durum böyle olunca da binaların statik durumundan, sağlamlığına veya daha sonraki güçlendirilmesine kadar birçok işlem zorunlu olarak yerine getirilmesi gerekiyor. Bu yasaya ilk aşamada birçok kişi tepki gösterebilir. Ancak, zorunlu trafik sigortasının otomobil kazalarının azalmasındaki önemi dikkate alındığında, aynı durumun binalar için de geçerli olacağı gerçeği de bir kenara bırakılmaması gerekiyor. Konya olayı hafızalardan silinmeden bu yasanın bir an önce çıkması gerekiyor. Yoksa, "Nasıl olsa bu ilde deprem olmaz, ne kadar inşaat malzemesinden çalarsak kardır" anlayışının her gün devamına izin verilmiş bulunuyor.
|