|
|
2004’ün kaderi, Ankara- Brüksel-Lefkoşa hattında
KKTC'de 14 Aralık'ta yapılacak seçimlerin son haftasına girdik. 141 bin seçmenin 50 milletvekilini belirleyeceği seçimler tam bir referanduma dönüştü. Birleşmiş Milletler ile AB'nin kabul ettiği Kıbrıs'ta çözümü öngören Annan Planı'nın ekseninde dönen seçimler, Türkiye ekonomisi ve piyasalarını da yakından ilgilendiriyor. Türkiye'de piyasalar, 14 Aralık sonrası sorunun çözümünde atılacak adımlardan kısmen umutlu ki, olumsuz gelişmelere aldırış etmedi. Faizi daha yükseltecek, borsayı düşürecek gelişmelere karşılık son haftalarda yatay bir seyir izlenebildi, dalgalanmalar sınırlı tutulabildi.
Kıbrıs'ta çözüm umudu Şimdi piyasaların ve ekonominin içinde olanların kısa vadeli umudu özelleştirmeden, IMF ile 6. Gözden Geçirme'nin tamamlanmasından çok, KKTC seçimlerinin ardından Kıbrıs sorununun çözümünde adım atılmasına bağlandı. Çünkü böyle bir adımın 1 Mayıs 2004 tarihine kadar atılması durumunda, Türkiye'ye AB'nin müzakere takvimi vermesinin önündeki ilk engel ortadan kalkacak. Geriye Kopenhag siyasi kriterlerini tutturmak ve AB'nin 2004 sonundaki 25 üyesinin vereceği karar kalacak. *Eğer Kıbrıs'ta Türkiye adım atmazsa büyük ihtimalle müzakere takvimi alamayacak. AB kapıları Türkiye'ye kapatılacak. Bu durumda Türkiye ekonomisi en büyük çıpadan yoksun kalacak. Yabancı sermaye gelmeyecek, yerli sermaye harekete geçmeyecek, siyasi açıdan Türkiye yalnızlaşacak, kısaca lig atlama şansını kullanamayacak. Dolasıyla Kıbrıs'ta adım atmayacak bir hükümeti bekleyen tehlikeler var. *KKTC'de seçim sonuçları ne olursa olsun, asıl kararı Ankara verecek. Seçimi Denktaş yanlıları veya muhalefet kazansa da, kaybetse de, sorunu Ankara'nın tavrı çözecek. Ancak Ankara'nın kafası karışık. Tam olarak ikiye bölünmüş durumda. Hükümet ise çözüm yanlıları ile çözümsüzlük yanlıları arasında fikir değiştiriyor gibi bir görüntü veriyor. *Ankara, Kıbrıs ve Ege sorununu çözmeye hazır. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün bir süre önce Yunan gazetesine verdiği demeçte "Türkiye'ye AB tarih versin, Yunanistan'la aramızdaki sorunları bir haftada çözeriz" demesi bunun bir kanıtı. Ama Ankara, Brüksel'in 2004 sonunda Türkiye'ye müzakere takvimi vereceğine güvenemiyor. Bu nedenle de, almadan veren durumuna düşmek istemiyor. Bu konu Kıbrıs konusunda adım atacak hükümetin en büyük handikabını oluşturuyor. *Buna karşılık Türkiye, takvim açısından sıkışmış durumda. 2004 Mayıs'ına kadar Kıbrıs sorununda çözüm sürecine adım atmamış olmak, bu tarihten sonra AB'ye girecek Güney Kıbrıs'ın 2004 sonunda müzakere takvimi verilmesini veto etmesi anlamına geliyor. AB üyesi olmuş ve ekonomik yönden gelişmiş Güney Kıbrıs'ın bu tarihten sonra Kuzey Kıbrıs'ı Batı Almanya'nın Doğu Almanya'ya yaptığı gibi, doğal yollardan entegre etmesi kolaylaşacak. Ancak Annan Planı'na Güney Kıbrıs'ın imza koymaması Türkiye'nin sorunu olmayacak. Çünkü KKTC'nin uluslararası kabul görmüş bu plana imza koymasıyla Türkiye çözüm sürecine katkıda bulunma işlevi yerine getirmiş olacak. Rum tarafının olumlu yanıt verip vermemesinin bir önemi olmayacak.
Kritik hafta 12 ve 13 Aralık'ta yapılacak AB zirvesinden Türkiye'nin müzakere takvimi almasına yönelik çıkacak olumlu sinyal hemen 14 Aralık sonrasında Kıbrıs'ta çözüm için hamle yapılmasının yolunu açabilecek. Türkiye çözüm için cesaretlenebilecek. Bu da, Türkiye'de piyasaların umudunun boşa çıkmayacağının teyidi olacak. Piyasaları son haftalarda ayakta tutan faktör bu kez tam olarak sürükleyici durumuna gelecek. Türkiye'nin cesaretlendirilmemesi ise tersi gelişmelere yol açabilecek. 2003 yılında olduğu gibi, 2004 yılında da, Irak ve özellikle Kuzey Irak'taki gelişmeler, Türkiye için çoğu zaman bir risk unsuru olabilir. Bazen de Türkiye'nin önüne yeni fırsatlar çıkarabilir. Ekonomik program devam ettirildiği sürece 2004 yılında vurgun yenilecek tek yer; Ankara, Brüksel ve Lefkoşa hattında yaşanacak ve birbirini zincirleme etkileyecek olumsuz gelişmeler olabilir. Olumsuz gelişmeler sonunda dönüp Ankara'daki kavgayı büyütebilir ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir. Türkiye ekonomisinin 2004 yılında riske girme ve vurgun yeme ihtimali az. Çünkü program sayesinde yapı güçlendi. Kırılganlık azaldı. Ancak ihtimali az da olsa, siyasi kaynaklı bir vurguna yapılacak bir şey yok.
Sonuç "İp inceldiği yerden bağlanır" Türk Atasözü
|