kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Nisan 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Gizli kamera kullanmak habercilik midir?

Sadi TEKELİOĞLU
Giriş Saati : 28.04.2009 09:26
Güncelleme : 28.04.2009 20:11
Yeni Haber
KOPENHAG- Bu mesleğe ilk başladığımda Danimarkalı yaşlı, saygın bir gazeteci bana iki öğütte bulunmuştu. 1. Haber gelip seni bulmaz, sen gidip haberi bulacaksın. 2. Bir konunun haber değeri olup olmadığından şüpheye düşersen kendine şu soruyu soracaksın: bunun yayınlanmamasını isteyen biri ya da birileri var mı? Cevabın "evet" ise haber değeri vardır.

Haberciliğin en keskin ve en tehlikeli araçlarından birine, gizli kamera görüntülerine Danimarka'da ilk kez yasak geldi. Danimarka resmi yayın kuruluşu DR tarafından bir klinikte elde edilen gizli kamera görüntülerinin klinik sahiplerinin başvurusu üzerine yayınlanması yasaklandı.

Mahkeme kararı son yıllarda ifade ve basın özgürlüğünün yoğun olarak yaşandığı Danimarka'da bir çok kesimden tepki görürken, mahkeme kararını destekleyen medya araştırmacıları da bulunuyor.

Danimarka'nın Horsens şehrinde, alkol tedavisi sunan ve evli bir çift tarafından işletilen özel bir klinikle ilgili ihbar alan Danimarkalı TV habercileri kliniğe alkol tedavisi görmek istediklerini söyleyerek başvuruda bulunyorlar ve üzerlerine monte ettikleri mikro kameralarla haber konusu görüntüleri elde ediyorlar. Haberin yayınlanacağı günün öncesinde haber merkezi klinik sahiplerini arıyor ve iddiaları anlatıp gizli kamera görüntülerine sahip olduklarını belirtip klinik sahiplerini stüdyoda canlı yayına almak istediklerini söylüyorlar. Yayıncı kuruluş DR'nin teklifine göre klinik sahipleri canlı yayına çıkmadan bir saat önce TV binasına gelecekler ve görüntüleri canlı yayına çıkmadan önce izleyecekler.

Klinik hakkındaki iddialar ise sarsıcı. Tam bir para makinası gibi kullanıldığı öne sürülen kliniğe kayıt olmak için bazı kişilerin üzerinde baskı kurulduğu, sağlık açısından tehlikeli olabilecek ilaçların doktor kontrolü olmaksızın tedavi görenlere verildiği, bazı kişilerin zorla evlerinden alınarak kliniğe yatırıldığı ve hatta bazı durumlarda alkol tedavisi gören kişilere alkol sunulduğu iddiaları bazı hasta yakınları tarafından DR'ye iletilmiş.

DR habercilerinin bir süre klinikte elde ettikleri görüntüleri kullanmadan önce klinik sahiplerini aramalarından sonra tartışma başlıyor. Klinik sahipleri gizli kamera ile elde edilen görüntüler hakkında yorum yapmayacaklarını, "programda dile getirilen iddialar gizli kamera kullanımına gerek kalmadan bizimle normal yollardan kurulacak bir iletişim sonunda cevaplandırılabilirdi" diyerek mahkemeye başvuruyorlar ve mahkeme klinik sahiplerini haklı bularak görüntülerin yayınlanmasına yasak getiriyor. Tekrar edelim: bir mahkeme Danimarka'da ilk kez bir yayıncı kuruluşun yayın yapmasını engelleyen bir kararın altına imza atıyor.

DR, elde ettikleri görüntülerin herhangi bir normal röportajda elde edilen bilgilerden farklı olmayacağını, gizlisi saklısı olmaması gereken kişilerin nasıl bir röportajı kabul edeceklerse, aynı şekilde gizli edilen görüntüler sonucu ortaya çıkabilecek soruları da yanıtlaması gerektiği görüşünde olduklarını belirtiyorlar.

Medya araştırmacıları ise bu konuda ikiye ayrılmış durumda.Gizli kamera kullanımının toplum çıkarlarının bireylerin çıkarları önünde gittiği sürece yasaklanmaması gerektiği ileri sürülürken, bazı araştırmacılar ise haberlerinin röportaj sonunda ellerinde patlamasından korkan habercilerin gizli kamera görüntüleri yoluyla sansasyon yaratarak haber değerini muhafaza etmeye çalıştıklarını öne sürüyorlar.

Ne olursa olsun habercinin herhangi bir şekilde elde ettiği görüntü ya da ses kayıtlarına mahkemece yasak getirilmesinin ifade özgürlüğünü engellediği ve halkın haber alma özgürlüğüne bir darbe olduğu görüşleri daha ağır basıyor tartışmada.

Gizli mikrofon, telefon dinlemeleri, mail takibi, gizli kamera görüntüleri gibi araçların habercilikte kullanıldığı ve bunların sonunda gündemin tamamen değiştiği, hatta iktidarların devrildiği bir ülkenin ex-vatandaşı olarak bu tartışmayı ilgiyle takip ediyorum, zira ya Danimarka mahkemesinin aldığı karar habercilerin çalışma yöntemlerini değiştirecek, neyin haber olup olmadığına profesyonel habercilerin değil hukukçuların karar verdiği bir döneme geçilecek, bazı konularda yayın yasağı daha sık görülecek ya da haberciler kazanacaklar.

Halkın sağlığıyla oynayanlar, trafik muayenesinde ve gümrük kapılarında rüşvet, beyaz kadın ticareti ve daha listeyi uzatabilecek bir çok konuda Türkiye'de ortaya çıkarılan haberlerde gizli ses kayıtları ve görüntüler etken olmuştu. Bir haberci refleksiyle haberilerin bu tartışmada galip gelmesini istiyorum, zira yazının başında belirttiğim 2 numaralı madde ilginç.

Birilerinin yayınlanmasını istemediği şey haberdir inancındayım.