kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Aşksız bir hayat nasıl kurtulur?

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR - SİNEMA
26.03.2009
Reha Erdem'in son filmi Hayat Var, aşksız ve inançsız halimize, zamanımıza dair bir resim. Beklentileri aşan bu film nefesinizi kesecek türden..
Reha Erdem'in merakla beklenen filmi Hayat Var biliniz ki beklentilerinizi aşacak, nefesinizi kesecek! Hem seyir halindeki şiddetli hissiyata karşı tavrınız mukabilinden hem de sinema sanatının esasında nelere kadir olabileceği açısından. Beklentilerinizi yükseltmek değil de maksat, şahane bir asudelikte akan filmin yaşattığı duygu durumuyla nasıl başedebileceğiniz bakımından. Yoksa filmin konusunu özetlemeye kalksak 'İstanbul'un kenarda köşede kalmış bir semtinde yatalak dedesi ve balıkçı babasıyla köhne bir evde yaşayan14 yaşındaki Hayat adlı güzelim bir yeniyetmenin büyüme sancısı' derdik. Ne de olsa fani bir izleyici refleksi olarak genel bir tabloya, hatta mümkünse entrikaya ihtiyacımız var. Oysa en kıssadan hisse olarak film, aşksız ve inançsız halimize, zamanımıza dair bir resim. Dolayısıyla onca yoksulluk içinde izlediğimiz Hayat'ın aşk ve şevkat misali yoksunluk hallerinden müzdarip olduğu filmle ilgili süprizlere hazır olun! Muhteşem Orhan Gencebay tınılarıyla kasten bölünerek bizi katı gerçeklikten uzaklaştırıp yönetmenin duygu dünyasına yaklaştıran ve de çarpan hissiyatı kasdetmiyorum sadece. Gerçi Reha Erdem esasen bu genel manzaranın ardındaki varoluşu ve duygu halini resmetmeye kalkıştığından filmin öyküsü de mevzuya vesile oluyor. Ama Gencebay dilinde konuşsam 'aşk olsun bu alemde, derin bir nefes gibi' misali şiirsel bir isyan da derdim. Nitekim kerhen kadınlığa geçiş durumlarını tükeniş noktasından umuda çevirenin esasen içgüdüsel bir isyan hali (dolayısıyla umut) olması da ayrıca filmin derdini tüm zamanlara ve hallere yayan evrensel bir anlatıma ulaştırıyor. Belki Erdem'in en ayrıksı veya sert çalışması denilebilir. Ancak A Ay'dan bu yana değişik türler ve arayışlar içinde olsa da bu beşinci filminde de aslında onu bir yaratıcı sinemacı yapan aynı tema ve takıntılarla ilerlediği ortada. Öncelikle Beş Vakit'de de rol verdiği Elit İşcan'ın yeteneğini de aşan beyazperde büyüsünün sinemamızda ender rastlanan bir cevher olarak filme hayat verdiğini söylemek gerek. Yabancı bir eleştirmenin isabetle buyurduğu gibi yeniyetmelik hali burada tam da 'yaralı hayvan' formunda hayat buluyor. Hayat'ın yatalak dedesinin oksijen tüpünü değiştirdiği, polis olan üvey babasının tabancasına yan gözle baktığı, hatta üvey kardeşini kucağında eylerken gözünün döndüğü haller, muhtemelen umduğunuz entrikaya hizmeten içinize şüphe tohumları ekerek sizi oyalayacaktır. Zaten bu imaların esasen her gencecik yürekten gelip geçen yaralı isyan hallerine tercüman olan birer resim olduğunu hissettiren ve daha mühimi 'duyurtan' tasarlanmış bir sinema var karşımızda. Adeta ortak duygu belleğimizden yansıyan bu enstantaneler esasen gücünü göstermediklerinden alıyor nitekim. Hayat'ı zedeleyen, ruhuna ve bedenine işleyen zalimlikleri doğrudan göstermeyerek sinemada 'resmi tamamlama' lezzetini biz seyirciye bırakma erdemini gösteriyor. Okul yolunda veya evinde izlerken (aradaki deniz de bir nevi araf gibi) Hayat'ın iç sesi diyeceğiniz inlemeler, vapur düdükleri, cam şangırtıları gibi dış seslerin biteviye tekrarıyla kadrajda olmayanın mevcudiyetini duygumuzla tamamlıyoruz. Erdem'in sürekli çalıştığı Florent Herry'nin görüntü yönetmenliği de, muhteşem etkileyicilikteki manzaraları resmetmekten öte içinde debelendiğimiz biteviye ve ilahi yalnızlığı sinema perdesine tercüme eden benzersiz bir ritmin hizmetinde. Sürekli açlık çeken grostesk dede, uyduruk Fenerbahçe marşı veya İstanbullu olmanın manalarını hepsi aynı fani hallerimize tekabül etse de sonuçta 'hayat var' yani. Mutlaka izleyin!

Orijinal adı: Hayat Var Yönetmen: Reha Erdem Oyuncular: Elit İşcan, Levend Yılmaz, Erdal Beşikçioğlu Süresi: 121 dakika