kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Ölüm ve mahpusluk ne sağcılık dinler ne de solculuk...

Muhsin Yazıcıoğlu'ndan bir haber gelmesini beklerken, onunla iki hafta önce yediğimiz yemeği düşündüm. Tabii teknolojinin bu kadar geliştiği, GPS aygıtlarının kol saatlerine bile girdiği bu çağda, neden düşen helikoptere 24 saattir ulaşılamadığını da düşündüm.
Yazıcıoğlu ile 28 Şubat döneminde tanışmıştım.
Sağcılık solculuk rafa kaldırılmış, ortak titreşim kat sayısı " Demokratlık" olmuştu o dönemde.
Muhsin Yazıcıoğlu 1980'in 12 Eylül askeri rejiminde cezaevinde geçirdiği günleri anlatmıştı.
28 Şubat'ın da bir askeri rejim olduğunun bilincindeydi.
Hiç tavizsiz bir demokrasi sınavı verdi post-modern darbe döneminde.
Topkapı'daki Eresin Oteli'nde yediğimiz son yemekte, "BBP'nin MHP'den farkı nedir, siz daha muhafazakâr ve hatta daha mukaddesatçı mısınız" diye sormuştum.
O "MHP'li arkadaşlarımız da bizim kadar mütedeyyindir" cevabını verdikten sonra, "Yol ayrılığı"nı şöyle anlatmıştı.
- 1990'ların başında birileri o zaman Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) içinde birleşmiş olan milliyetçileri bölmeye karar vermişlerdi. Benim hakkımda gazetelerde ve dergilerde mukaddesatçı olduğum yolunda haberler çıkmaya başladı. Sonunda ben ve arkadaşlarım partiden ayrılmak zorunda kaldık ve 1993'te Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurduk.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun (Doğumu 1954) siyaset maratonu 1968'de Ülkü Ocakları'nda başlar... 1977'de Ülkü Ocakları Başkanı olur.
12 Eylül döneminde de MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılanırken 7.5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalır.
Yazıcıoğlu'nun helikopterine ulaşma çabaları sürerken dün hem AK Parti, hem MHP seçim kampanyalarını kesip, mitinglerini durdurmuşlardı. Başbakan Erdoğan Göksun'da, CHP Genel Başkanı Baykal da BBP Genel Merkezi'ndeydi.
Ve bir spiker Yazıcıoğlu'nun Mamak'ta yazdığı şiiri okumaktaydı radyoda...
"...Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..."
Bu şiiri dinlerken mahpuslukta ve ölümde sol-sağ ayrımı olamayacağını düşündüm.
Cezaevlerinin bir başka sakini olan ünlü bir solcunun, Nâzım Hikmet'in dizelerini hatırladım:
"Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım efkârlıyım,
elini ver, nerde elin
....................................
Memleket mi daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı"
Evet... Nâzım böyle demiş cezaevinde:
"Kalbimi bunaltan bu dört duvar
Ölümden öteye köy var mı"


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın