kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Mart 2009, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

İngilizlerin eski sömürgeleri bugün neden ayakta duramıyor?

PERİHAN KORKMAZ
Giriş Saati : 12.03.2009 10:04
Güncelleme : 12.03.2009 21:17
Yeni Haber
LONDRA- İngilizler arasında genel kanı sömürgelerini çok iyi durumda bıraktıkları yolundadır; karayolu, tren yolu inşa etmişler, okul açmışlar, askerini, polisini eğitmişler, çatal bıçak kullanmasından İngilizceye kadar medeniyeti öğretmiş bir halde bırakmışlardır ama sömürgeler bağımsız olunca bir türlü fakirlikten kurtulamamış, demokrasi, kamu ve hukuk sisteminin temelleri attıldığıyla kalmış, ilerlememiş, yolsuzluk almış başını gitmiştir.

Geçen yıl ziyaret ettiğim Kenya'da bu sömürge emperyalist ilişkisinin farklı bir versiyonunu duydum. Aniden bastıran tropikal yağmurdan kaçmak için girdiğim bir dükkanın Lou kabilesinden olan misafirperver sahibinin anlattığı hikaye, sömürgelerin onca fedakarlığına rağmen neden hala fakirlikten muzdarip olduklarına dair farklı bir bakış açısını gösterdi. O günkü gazetenin manşetinde ölü ele geçirilen Wycliffe Matakwei'nin kahramanı olduğu hikaye şöyle;

Wycliffe Matakwei, Rift Vadisi'ndeki Elgon Dağı eteklerindeki Chebyuk'da yaşıyordu. Kalenjin kabilesinin Sabaot cemaatinden olan babası Psongoywo, yaşı ilerleyince 200 dönüm toprağını iki oğlu arasında paylaştırır. Ancak Chebyuk Yerleşim Planı çerçevesinde Psongoywo, yıllardır yaşadığı toprağın 50 dönüme indirildiğini, tarlasının ortasına da polis istasyonu kurulacağını ve bağlı bulunduğu aşiretin topraklarınında da rakip aşiret Ndorobo'ya verildiğini öğrenir. Başka bir kabilenin yerleştirilmesi için onca yıldır yaşadığı toprağından çıkmak istemez. Yerel hükümeti elinden alınan toprakları geri vermesi için ikna etmeye çalışır. Ortaokuldan terk Wycliffe Matakwei, yetkililere babasının derdini anlatmak için Chebyuk Yerleşim Planı'na karşı 2005 yılında SLDF (Sabaot Toprak Savunma Gücü) adını verdiği örgütü kurar. Elgon milletvekilini yerleşim planıyla etnik düşmanlığı körüklemekle suçlar. Çabaları sonuç vermeyince iki kardeş Elgon dağının derinliklerine taşınır. Kendileriyle benzer durumda olan diğer kabilelerinde katılmasıyla SLDF'in sayısı kısa sürede dört bini aşar. Sivil başlayan hareket insan gücüyle kuvvetlenince ordunun temizleyeceği hedefler arasında girer. Aynı kabilenin yaşadığı komşu ülke Uganda'dan gelen üniforma, silah, yiyecek, mühimmat, ilaç desteğiyle kısa sürede ülkede terör estiren ikinci büyük organizasyon haline gelir. Artık amaçları, yeni sahiplerin topraklarına yerleşmesini imkansız hale getirmektir. Davalarına karşı olan herkesi hedef alır ve halk arasında karşı gelenlerin kulaklarını kesmesiyle korku salar. Polisin SLDF'i durdurma çabası sonuç vermeyince geçen yıl mart ayında Kenya ordusunun başlattığı operasyonla örgüt üyesi bin üzerinde şüpheli tutuklanır. Nisan ayında da SLDF lideri Wycliffe Matakwei (24), Elgon Dağı'nda ormanın derinliklerinde saklandığı mağarada AK-47 ile donanmış olmasına rağmen, Kenya ordusunun gücüne yenilerek 10 yoldaşıyla öldürülür.

O günkü Kenya gazetesinde manşetteki genç adamın hikayesi bundan ibaretti. Londra'ya dönünce İngiliz gazetelerinin hikayeyi nasıl anlattığına baktım. Afrika'nın karmaşık sorunlarına her zaman basit bir açıklama getiren Batı medyası, Kenya'da çatışmalara başkanlık seçimlerini neden olarak gösteriyordu. Haberlere göre; Afrika'nın demokrasiyle yönetilen ve iç savaşta olmayan tek ülkesi her seçim döneminde olduğu gibi yine karışmış, tüm kabileler birleşerek, nüfusun yüzde 22'sini oluşturan Kikuyu kabilesine karşı etnik temizliğe girişmiş, komşu komşuya düşman olmuş, toprak reformuyla yapılan yeni evler yerle bir edilmiş, 35 bin kişi evini terketmeye zorlanmış, çatışmalarda binlerce kişi ölmüş, hapse atılmış, afrikalı vahşiler, sömürgecilerin kurduğu medeni düzeni hala oturtamamıştır.

Oysa Kenyalılar, olayları farklı anlatıyor; şiddeti tetikleyen neden Masai kabilesi lideri Lenana'nın 1904'te büyük bir ağacın altında imzaladığı Rift Vadisi topraklarını 99 yıllığına İngilizlere kiraya veren anlaşmanın 15 Ağustos 2004'te sona ermesine bağlıyordu. Kenya'nın bağımsızlığının kaçınılmaz olduğunu ve tarihin o sayfasını kapatacaklarını anlayan sömürgeciler, tüm kabilelere ait topraklara yerleştirdiği işbirlikçileri yeni soylu sınıfı oluşturmuştu. Bağımsızlık sonrası gelen yöneticilerde verimli topraklardan feragat etmemiş aksine kendi kabilelerinin yeni evsizlerini verimli topraklara yerleştirme planı yapmış. Rift Vadisi'nde sömürgeciler gittikten sonra toprak dağıtımından mağdur olan kabileler, anlaşmanın süresi dolunca adil bir toprak paylaşımı bekliyordu. Sadece yüzde 30'u sürülüp ekilebilen Kenya'nın topraklarını kabileler arasında paylaştırmak kolay olmayacaktı ancak son yerleşim planına göre diğer bölgelerden Rift Vadisi'ne getirilen çok sayıdaki Kikuyu (devlet başkanının mensubu olduğu kabile) nüfusunun kabul görmesi zordu Çatışma ve şiddet olaylarının Kenya'nın uyanışının göstergesi olduğu görüşünde olan Kenyalı siyaset uzmanlarına göre, sömürge zamanı ve sonrasında toprak dağıtımında yapılan adaletsizlikler düzeltilmeden kriz bitmeyecek.

Yağmur dinip dükkandan çıkmaya hazırlanırken, dükkan sahibi hikayeyi Kenya'nın kurucusu ve ilk Devlet Başkanı Jomo Kenyatta'nın; "Misyonerler Afrika'ya geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde toprağımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız kaldı..." sözüyle noktalıyor.