kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Mart 2009, Çarşamba
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Beraber yürüdük biz...

SAVAŞ AY
04.03.2009
Başbakanın Söğütlüçeşme'den binip taa 60 km. uzağa, Avcılar'a gideceği "ilk sefer metrobüsü" oturarak 63, ayakta ve tam kapasite 150 kişilik. Lakin o araçta Tayyip Bey'e yakın duruş sergileyebilmek isteyen ben gibi binlerce "ihtiras tramvayı" yolcusu var. Aman tanrım, binmeliyim, mutlaka binmeliyim ama nasıl? Racon önceden kesilmiş. Gizlendiğim yer şimdilik kalabalıklardan uzak ve bu özel taşıt aracının tam yanıbaşı. Ama genç bir adam geliyor tam önümde duruyor. - Merhaba Savaş Bey. Ben Başbakanın Basından Sorumlu Başdanışmanı Kemal Öztürk... - Amanın Kemal Bey sizi Allah gönderdi. Ben bu... şey... otobüse yani... diyorum ki... - Savaş Bey siz deneyimlisiniz. Otobüse beyefendinin dışında sadece bakanlar, milletvekilleri binecek. Böyle durumlarda hak geçsin istemiyoruz. Bir havuz oluşturduk. Anadolu Ajansı ve TRT olacak sadece. Onlar her yere servis yapacaklar. Sizler için de hemen arkada bir metrobüsle, önde giden kameraman kamyonetimiz var.

BELKİ BİRAZCIK KIZARDIM
Sonrasında yaşıma başıma hürmeten orada, peron kısmında durmama ses etmiyor Kemal kardeşimiz. Ne zaman ki konuşmalar bitiyor sıra sefere çıkmaya geliyor işte o an metrekareye itişip kakışan 4-5 kişinin düştüğü bir curcunadır başlıyor. Şükür ki o kalabalıkta fark ediliyorum. Bunca siyah giyinen adam arasında cart kırmızı urbalarımın faydası bu olmalı. Başbakanımız görüyor ve sesleniyor. - Gel bakalım Savaş Bey kardeşim. Geçmiş olsun duydum rahatsızlığını. Nedir durum? - Efendim içerde anlatsam. - Gel orada anlat tamam. - Otobüste yer yokmuş galiba. Lütfedip başbakan kontenjanından özel konuk olarak sokabilirsiniz beni belki. Tıklım tıkış meydanda başbakan koluma girdi, hedefe doğru beraber yürüdük o yolu. Artık hınk demek kimin haddine? He he heee. İşte meşum mekân. Yani kaptanımız Mehmet Karabüber'in sevk ve idaresindeki gıpcıl metrobüsün içi... Yanımızda bir de sevgili belediye başkanımız Topbaş var, e elbette sohbet mükemmel benim açımdan... Bir süre sağlık, hastalık, şifa, ilaç, dua muhabbeti yapıyoruz. Bakan Recep Akdağ'ın rahatsızlandığım sırada nasıl yardımcı olduğunu anlatıp teşekkürlerimi yolluyorum ona başbakanımızla. Sonra Topbaş'ın açıklamalarına, Tayyip Bey'in sorularına kulak kesiliyorum. Bakın neler konuşuyorlar: - Sayın Başbakanım metrobüsün erken açıldığı eleştirileri biraz doğru ama kullanan vatandaşlar çok memnun olduklarını anlatıyor. - Sistem tam oturur yakında değil mi? - En kısa zamanda. Tamamen istediğimiz boyuta geldiğinde asrın projesi gibi görülecek. - Başka bir yerde var mı benzeri? - Dünyada ilk defa uygulanan bir sistem bu efendim. Araç sayımızı artırıyoruz gün be gün. - İstanbul'un 2 yakasını metrobüsle de bir araya getiriyoruz ne güzel. - Aynı anda 2 metrobüsü köprüde olacak şekilde kaldırmayacağız. Çok az bir bekleme olsa bile karşı tarafın seferlerini aksatıyor diye düşünüyoruz. - Zincirlikuyu'da aktarma yapmadan direk Kadıköy-Avcılar olamaz mıydı? - Akbil'i hem binerken hem inerken okutmak suretiyle bir çözüm olabilir. Bunları ana dataya yükleyip yapacağız çok yakında. Yine lafa girip muhabbeti balla kesiyorum. - Sayın Başbakanım son bir ricam olacak. - Söyle bakalım Savaş kardeş. - Resimlerimiz çok güzel de, bir an önce gazeteye yetiştirsem diyordum. - Yani? - Otobüs hiçbir yerde durmayacak ama emretseniz beni Mecidiyeköy'de sağda müsait bir yerde... (kahkahalar) NOT: Durduk, indim, yetiştirdim. Resimler ahan da sayfada.