kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Ocak 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Obama dünyanın beklentilerine cevap verebilecek mi?

Gelecek hafta Beyaz Saray'da oturmaya başlayacak olan Obama'nın iktidarı "Neo-con" diye bilinen yeni muhafazakârların Amerikan dış politikası üzerindeki etkilerinin sona ermesi anlamına da geliyor.
Neo-conları entellektüel dünyada Bernard Lewis, siyaset ve diplomaside Paul Wolfowitz, Richard Perle, Douglas Feith, Elliott Abrams gibi isimlerin simgelediğini, "American Enterprise Institute" ün en ünlü neocon düşünce kuruluşu olduğunu biliyoruz.
Ayrıca neo-conların en büyük dayanaklarının Başkan Bush'un sertlik yanlısı yardımcısı Cheney olduğunu da biliyoruz.
Özellikle 11 Eylül El Kaide terörist saldırısı sonrasında Başkan Bush'un dış politikasına damgalarını vuran neo-conların dünyaya bakış açışlarını, bir başka düşünce kuruluşu olan "Carnegie Council for Ethics in International Affairs" ten Jonathan Clarke, BBC'ye şöyle özetlemişti:
- Dünyayı "iyiler ve kötüler" diye iki yapılı görmek.
- Diplomaside esnekliği asgari düzeyde tutmak.
- Her an askeri güç kullanmaya hazır olmak.
- Amerika'nın tek taraflı eylemlerini ön planda tutmak.
- Çok taraflı örgütleri önemsememek.
- Ortadoğu odaklı olmak.

Diplomasi ön planda
Obama'nın Başkan olması ile başlayacak yeni dönemdeki Amerikan dış politikasının ana hatlarını, yeni Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Senato komitesinde anlattı.
Bunun eskisinden temel farkı, dış politikanın ana öğesinin "Diplomasi" olması şeklinde görülebilir. Yani "askeri güç" diplomasinin yardımcı öğesi haline geliyor.
Tabii ki bu tür bir köklü değişimin ne ölçülerde gerçekleşeceğini görmek için beklememiz gerekecek.
Gerçekten Amerika kara listeye aldığı rejimlerle, mesela İran'la diyaloga girecek mi?
Örneğin Küba'ya yarım yüzyıldır uygulanan ambargo kalkacak mı?
Filistin'deki Hamas gerçeği yine görmezden mi gelinecek ve Washington'un Ortadoğu politikası İsrail'den yönlendirilmeye devam edecek mi? Mesela Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayan eylemlerini hedef alan karar girişimleri, her seferinde Amerika tarafından engellenecek mi?

Kim iyi kim kötü?
Bütün bu sorular henüz cevapsız.
Ancak bilmemiz gereken gerçek de ortada.
Yeni Amerikan yönetimi ile sadece Amerika değil tüm dünya ve özellikle Ortadoğu, barış ve diyalog dönemine girmeye dönük beklentiler içinde.
Washington'da yapılacak 20 Ocak Salı günkü yemin ve devir-teslim töreninin, İsrail'in Gazze Harekâtı'nın da son günü olmasına dönük ümitleri, bu noktada seslendirmemiz gerekiyor.
Dünyayı yalnızca "İyilerkötüler" olarak gören, kendileri gibi düşünmeyenleri "kötü" ve "tehlikeli" olarak sınıflayan ve diplomasi yerine askeri güç kullanmayı yeğ tutan bir anlayışın, dünyayı ne tür gerginliklere sürüklediğini gördük.
Bu dönemde Amerika'nın "Sadece benim iradem geçerlidir" anlayışı yüzünden en temel ittifakları yara aldı, Birleşmiş Milletler ise etkisizleşti.
Obama'yla neoconların dönemi gerçekten geride kalmış oluyor mu, göreceğiz.