kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Her şey kontrol altında söylemi terkedilmeli

Giriş Saati : 17.10.2008 10:24
Güncelleme : 18.10.2008 00:06
Yeni Haber
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yüksek İstişare Konseyi(YİK) Başkanı Mustafa Koç, küresel kriz ortamında ekonominin birinci gündem maddesi haline getirilmesi gerektiğini söyleyerek "En önemlisi, altı yeterince doldurulamayan "her şey kontrol altında" söyleminin terk edilerek, yerine kamuoyuyla, ekonominin aktörleriyle, iş dünyasının temsilcileriyle, somut ve yaratıcı programlar ve stratejiler temelinde sürekli iletişim ve işbirliği anlayışını ortaya koyabilmektir" dedi.

YİK'in bugün İstanbul'da yapılan toplantısında konuşan Mustafa Koç, küresel kriz, iç gündem ve reel ekonominin karşı karşıya bulunduğu sorunlara değinerek şunları söyledi:

"TÜSİAD olarak böyle dönemlerde her zaman çok hassas bir konumda oluyoruz. Çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından olan sivil toplumun denetim fonksiyonunu yerine getirirken, uzman bir girişimci kuruluş olarak eleştiri ve uyarılarımızı yaparken, zaman zaman siyasi aktörlerin hoşuna gitmeyen şeyler söylemek zorunda kalıyoruz. Bu yüzden de sık sık tepkilere maruz bırakılıyoruz".

"BİRÇOK SİYASİ PARTİDEN DAHA ESKİYİZ"

TÜSİAD'ın ekonomik ve toplumsal konularda üstlendiği rolün altını çizen Koç, "Bugün siyaset sahnesinde faaliyet gösteren pek çok siyasi partiden daha eski bir iş dünyası temsil örgütüdür. Başlıca misyonumuz, Türkiye'nin gelişmiş ülkeler arasında yerini alması için gerekli politikaların oluşturulmasına katkı sağlamaktan ibarettir ve TÜSİAD bu misyonun gereklerini yerine getirme doğrultusunda hareket ettiğini defalarca kanıtlamıştır. Bugün de bu bakış açısıyla konulara yaklaşıyoruz. Riskleri iyi yönetebilmek için, onları doğru kavramak gerektiğini söylüyoruz. Bu bir kez sağlandıktan sonra, iyi niyetli bir tartışma ve istişare zemininde, ülke olarak, elbirliği ile her sorunun üstesinden gelebileceğimize yürekten inanıyoruz" diye konuştu.

"TOPLUMSAL MUTABAKAT"

Konuşmasında toplumsal mutabakatın gerekliliğine işaret eden Mustafa Koç, "Güven ve istikrarın, toplumsal mutabakat ve işbirliğinin, ulusal birlik ve beraberliğin olmazsa olmaz koşulları olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Küresel krizin yarattığı, kurumlara yönelik güven bunalımı da dikkate alındığında, bu koşulların ne kadar önemli olduğu daha da belirginleşmektedir. Sağlıklı tartışma ortamının, eleştiri ve özeleştirinin, ortak aklın, dürüstlük ve güvenin, şeffaflığın, sağduyu ve aklıselimin hayatımıza sinmesini, her hareketimizi yönlendirmesini sağlamak gerekir. Ekonomiyi tüm aktörlerin ve birimlerin tam koordinasyonunu sağlayarak yönetebiliyor olması gerekir" dedi.

İçinde yaşanılan dönemde en önemli faktörün, toplumsal güven ortamının tam olarak tesis edilememesi olduğunu kaydeden Koç, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bize göre mevcut güven kaybında, seçimlerden bu yana ekonominin bir türlü gündemin birinci maddesi haline gelememesinin önemli bir rolü vardır. IMF anlaşması bittikten sonra aylarca bu modelin yerini neyle ikame edileceğinin belirlenememesini, AB ile ilişkilerin gündem dışına itilmesinin de önemli nedenler olduğunu göz önünde bulundurmak zorundayız".

"GÜVEN KAYBI VE GÜNDEM"

Mustafa Koç, polemik yaratan gündemlerin etrafında yaşanan tartışma ve çatışmaların gerçek gündemin önceliği yitirmesine sebep olduğunu belirterek, "Çözüm bekleyen sorunlar ortada dururken, bunlarla ilgili ortak akıl aramak yerine, eleştiri ve tartışmalardan rahatsız olarak onları bastırmaya çalışmak, siyaseti sürekli çatışma ve kutuplaşma tonunda sürdürmek, bu çatışma ortamının etkisiyle, siyasal istikrarsızlık algısını güçlendirmeye hizmet etmekte, bu da sosyal ve ekonomik aktörlerin güvenini aşağı çekmektedir. Bu yüzden, toplumsal güvenin tesisi ve güçlendirilmesi için, siyasette daha demokratik, daha uygar ve daha katılımcı bir ton benimsemeyi; bunu ulusal bir anlayış haline getirmeyi atılabilecek en önemli adım olarak görüyoruz" dedi.

"KÜRESEL KRİZDEN KAYGILIYIZ"

Küresel finansal dalgalanmanın yarattığı olağanüstü belirsizlik ortamı, tüm iktisadi kesimleri olduğu kadar TÜSİAD'ı da oldukça kaygılandırmakta ve düşündürmekte olduğuna vurgu yapan Mustafa Koç konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İş dünyası olarak belirsizlik altında karar alma konusunun, girişimciliğin ayrılmaz bir parçası olduğunun, hiç şüphesiz farkında olan bir kurumuz. Ancak, belirsizliğin sınırları daraldıkça, piyasa ekonomilerinin daha verimli sonuçlar üretebildiğini de hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün küresel ekonominin içinde bulunduğu krizin yarattığı belirsizlik olağan boyutların çok ötesine geçmiş durumdadır. Piyasayı oluşturan temel kurumlar sarsıntı geçirmiş, piyasaların fiyat oluşturma yeteneği azalmış ve belirsizlik bir "güven bunalımı"na dönüşmüştür."

"PİYASALARA MÜDAHALE NEREYE VARACAK"

Küresel piyasalara yönelik müdahalelerin boyutunun nereye kadar gideceğinin bilinmediğine işaret eden Mustafa Koç, "Küresel ekonomide yaşanan güven bunalımı, sanayileşmiş ülke otoritelerinin, ortaya çıkan krizin temellerini tam olarak analiz edemeden, ödeme sistemlerini rahatlatmaya yönelik olarak, piyasaya sürekli artan oranda müdahale etmelerine neden olmuştur. Bu müdahalelerin tüm sonuçlarını görebilmekten ve orta-uzun dönem etkilerini öngörebilmekten uzaktayız. Ancak unutmamak gerekiyor ki, her piyasa müdahalesinin bir maliyeti vardır ve başarılı müdahalenin ölçütü, maliyetin mümkün olduğunca adil paylaşımı ve ilgili müdahalenin piyasa mekanizmasında kalıcı hasar bırakmamasıdır" diye konuştu.

"REEL SEKTÖR KRİZİ"

Koç, piyasa ekonomilerinin küresel düzeyde düzenlenmeye doğru yol aldığı bu sürece devlet, özel sektör ve tüm ekonomik aktörler olarak bilinçli bir biçimde hazırlıklı olmanın gereğine işaret ederek şunları söyledi:

"Reel sektörde küresel krizin etkilerinin kaçınılmaz olarak biraz daha belirgin hissedilmesi beklenmelidir. Her şeyden önce, finansal krizi derinlemesine yaşayan ihracat pazarlarlarımızdaki büyüme, muhtemelen sıfıra yakın düzeyde gerçekleşebilir. Türkiye ekonomisinde dışa açıklık oranının yüzde 50'lere yaklaştığı düşünülürse, bu bizim sanayimize de bir yavaşlama olarak yansıyacaktır. Bunlar aşılamayacak sorunlar değildir, ama zaman kaybının maliyeti de özellikle bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerde çok yüksektir. Yapılması gereken, sakinleştirici olmaya çalışırken tartışmaları bastırmak değil, geniş bir istişare mekanizmasıyla, gerektiğinde doğru zamanlama ve doğru enstrümanlarla süreci yönlendirebilmemizi sağlayacak hazırlıkları gerçekleştirmek, prensipleri belirlemektir."

"LÜKSÜMÜZ YOK"

Küresel kriz koşullarında ve uzun dönemli istikrarın sağlanmasında "bağımsız merkez bankası", "dalgalı kur", "düzenleyici kurumlar" ve "disiplinli kamu bütçesi" anlayışlarının korumasına özen gösterilmesi gerektiğini ifade eden Mustafa Koç, "Bizim kısa dönemli tedbirlere öncelik vermek, orta ve uzun dönemi ikinci plana atmak gibi bir lüksümüz yoktur. Türkiye, uzun dönemli büyümenin şartlarını yeni bir heyecanla sürdürmeye devam ederken, aynı zamanda, finansal dalgalanmanın reel sektör üzerindeki muhtemel etkilerini sınırlayacak şekilde, hem bankacılık sektörünü muhtemel risklere karşı koruyan, hem de bankacılıkla reel sektör arasındaki akışkanlığı artıran yaratıcı düzenlemeleri uygulamaya koyabilmelidir" dedi.

ANKA