kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Eylül 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Deniz Feneri

Deniz Feneri Türkiye için utanç verici bir olaydır. Halkın yardımseverlik duyguları sömürülerek milyonlarca Euro'luk bir yolsuzluğa imza atanlar, bu ayıpla ölene kadar yaşamak durumundadır.
Burada mahkemenin verdiği karardan çok, kendi vicdanlarına verecekleri hesap önemlidir.
Ama insanların fitrezekât parasını iç etmekten çekinmeyenlerin bu konuda pek rahatsız olacağını sanmıyorum.
Mahkemenin sanıkları "dolandırıcılık" suçundan mahkûm etmiş olması, olayın boyutlarını ortaya koymaktadır.
Mahkeme kararı, skandalın Türkiye'ye ulaşan boyutları olduğunu ortaya koymakta.
Adalet Bakanlığı'nın derhal olayın üzerine gitmesi, Türkiye'deki sorumlularını da en kısa zamanda yargı önüne çıkarması gerekir.
Olay çok boyutludur, 5 yılda 200 bin kişiden toplanan 41 milyon Euro'nun 17 milyonu Türkiye'ye gönderilmiş, bunun sadece 8 milyonu Deniz Feneri'ne ulaşmış, geri kalanı başka amaçlarla kullanılmış.
En iyi ihtimalle 9 milyon Euro'luk bir hırsızlık söz konusu.
Yani
insanlardan "Kurban keseceğiz", "Filistin'e yardım göndereceğiz" denilerek toplanan paralar, özel şirketler için kullanılmış.
Dünyada bundan daha ağır bir dolandırıcılık biçimi olur mu bilemiyorum.
O yüzden bu olaya bulaşmış herkesin mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyorum.
Bu, olayın dolandırıcılık boyutu.
Ancak, olayın bir de mahkeme başkanının ifadesiyle Türk medyası boyutu var.
Türkiye'de bir kısım medya bu olayı bazı boyutlarıyla çarpıtma, tutanaklarda olan ifadeleri değiştirme yoluna gitti.
Mesela, Türk hükümetinin Almanya'ya bu dava nedeniyle baskı yaptığı iddiası ortaya atıldı.
Hakim Johann Müller, bakın kararını açıklarken bu iddialar için ne dedi:
"Mahkemeye baskı ve Türkiye ile Almanya arasında pazarlık iddiaları ortaya atıldı. Bu sadece rutin bir bilgi alışverişiydi ve herhangi bir pazarlık söz konusu değildi. Burası Almanya. Burada yargı bağımsızdır. Hiçbir şekilde baskı söz konusu değildir."
Müller, ayrıca davanın Türkiye'de siyasi malzeme yapılmasından duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.
Bu da Alman yargısının Türk medyasına bakışını göstermesi açısından ilginçti.
Bütün bunlar geride kaldı.
Net olan tek şey var, yardım amacıyla toplanan paraların iç edilmesi.
Türk adaleti burada üzerine düşeni yapmak zorunda.