kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Eylül 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

İki farklı iftar, iki farklı sonuç

Her yıl ramazan ayının ikinci haftasında AK Parti İstanbul İl Başkanlığı klasikleşen bir iftar yemeği veriyor.
"Medeniyetler Buluşması..." adıyla düzenlenen iftara onur konuğu olarak Başbakan Tayyip Erdoğan ve yine başbakan düzeyinde yabancı bir konuk katılıyor.
İlkine Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, ikincisine yine Almanya başbakanı Angela Merkel, bu yıl yapılana ise İspanya Başbakanı Zapatero katıldı.
Ama sadece onlar değil, Türkiye'nin her toplumsal kesiminden, her dini cemaatinden temsilciler de vardı o iftarda.
Gecenin en ilgi çeken yanı, başbakan Erdoğan'ın duygu yüklü ve zengin içerikli konuşmasıydı.
Bu konuşmayı izleyince, keşke o siyasi gerginlik yaratan konuşmalar yerine bu, televizyonlardan canlı yayınlansaydı diye düşündüm.
Başbakan Erdoğan konuşmasında, İstanbul'u "medeniyet tarihinin kutup yıldızı" olarak niteliyor ve şöyle diyordu:
"Bütün farklılıklar burada bir tezada, bir çatışmaya değil, mükemmel bir terkibe, muazzam bir senteze dönüşür."
Tabii konuk İspanya Başbakanı olunca, Yahya Kemal'in bestelenen şiiri "Endülüs'te Raks" hatırlanmaz mı?
Başbakan Erdoğan hatırlamakla kalmadı şiiri kürsüden okudu da.
" Zil, şal ve gül, bu bahçede raksın bütün hızı
Şevk akşamında Endülüs, üç defa kırmızı
Aşkın sihirli şarkısı, yüzlerce dildedir
İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir"
Başbakan Erdoğan'ın bu renkli konuşması sık sık alkışlarla kesildi.
AK Parti İstanbul il başkanlığı, bu üçüncü iftarıyla gerçekten başarılı bir organizasyona imza attı. Türkiye'nin en büyük kapalı salonuna sahip WOW Oteli'nde yaklaşık 3 bin 500 kişi oruç açtı. Organizasyonda tek bir kusur yoktu.
Ama bu muhteşem iftara rağmen, AK Parti mensuplarında dikkat çekici bir burukluk vardı.
Nedeni de son günlerin gündemine damgasını vuran, "Doğan Grubu'yla tartışma ve Almanya'daki Deniz Feneri ile ilgili yolsuzluk" olayıydı.
Doğrusu kimse bu iki konuda fikir beyan etmek istemiyordu.
Bu da şunu gösteriyordu; anlaşılan ortada "adı konmamış bir memnuniyetsizlik" söz konusu.
Durumu, ne yapacağı merak edilen ve açıklamaları dikkatle izlenen bir milletvekili özetledi:
"AK Parti son 6 yılda birkaç kez gemiyi karaya sürükledi ama her defasında kaptan gemiyi doğru bir rotada yürütmeyi başardı. Şimdi ise kaptan gemiyi karaya vuracak gibi görünüyor. Umarız bu gerçekleşmez."

'Siyaset onları bıraktı'
İftar sofralarının zenginliği ve çeşitliliği, iftar masalarına da yansıyor. Önceki gün İstanbul'un yeni gözdesi Four Seasons Otel'de ünlü müteahhit işadamı Yaşar Aşçıoğlu, yakın dostlarına ve dostluk kurduğu müşterilerine bir iftar yemeği verdi.
O yemeğin her masasında kamuoyunun yakından tanıdığı siyasetçiden, sanatçıya, işadamından gazeteciye renkli bir sima mutlaka vardı.
Bir masada eski Başbakan Mesut Yılmaz ve yeni siyasi yol arkadaşı Celal Doğan, birinde Şenes Erzik, Yıldırım Demirören, Mehmet Sevigen, CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal vardı. Bir başka masada ise Orhan Gencebay, Kadir İnanır, Orhan Keçeli, ötekinde DP Genel Başkan Yardımcısı Nevval Sevindi, Ateş Ünal Erzen ve AK Parti Beşiktaş İlçe Başkanı Bülent Gökçen ...
Böylesine renkli simaların bulunduğu iftar sohbetine yine siyaset damgasını vurdu.
Her masada öyle veya böyle son siyasi gelişmeler konuşuldu. Ama en ilginci hiç kuşkusuz siyasetin bırakılmasıyla ilgiliydi.
O kadar siyasetçiyi bir arada gören genç bir siyasetçi şöyle diyordu:
"Baksanıza Erkan Mumcu bile siyaseti bırakıyor. Ama hala bırakmayanlar var."
Bu yaklaşıma cevap daha deneyimli bir siyasetçiden geldi: "Doğrusu Erkan siyaseti değil, siyaset Erkan'ı bıraktı. Aslında ötekilerini daha önce bıraktı ama onlar fark etmemiş gibi yapıyor."