kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Haziran 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Bennu Yıldırımlar, ortaokul arkadaşı modacı Özlem Süer’in tasarımlarıyla poz verdi.

İnsanlar birbirine kot pantolon muamelesi yapıyor

'Yaprak Dökümü'nün Fikret'i Bennu Yıldırımlar, insanların birbirlerine kot pantolon muamelesi yaptığını söylüyor: İnsanı olduğu gibi kabul etmek gerekir, değiştirmek değil.....
Tiyatroda ve televizyonda uzun yıllardır Fikret karakterini canlandıran Bennu Yıldırımlar, Özlem Süer kıyafetleriyle Hülya dergisine poz verdi. Gerçek hayatında oyuncu eşi ve kızıyla mutlu, sakin ve huzurlu bir hayat süren Yıldırımlar, medyada yer almaktan pek hoşlanmıyor. Başarılı sanatçı, tiyatrodan özel hayatına kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu...

* 'Yaprak Dökümü' dışında 'Saygılı Yosma' ve 'Üç Kız Kardeş' oyunlarında oynuyor ve seyirciden büyük alkış alıyorsunuz. Her gün bu kadar alkış duymak nasıl bir duygu?
Güzel bir şey tabii ki. Prova sürecinde belirlediğin doğruları tekrarlamaya çalışıyorsun sahnede. Bazen o kadar iyi gidiyor ki, sen de kendine şaşırabiliyorsun. Her sahneye çıkış büyük bir alıştırma. O açıdan tiyatro zevkli, kamera gibi değil, başka bir şey. Sürekli antrenman içindesin. Ayrıca sadece alkış için değil bu meslek.

PRENSES GİBİ HİSSEDİYORUM
* Bugün Özlem Süer kıyafetleriyle objektif karşısına geçtiniz. Kendinizi nasıl hissettiniz?
Kıyafetlerin tasarımcısı Özlem Süer, benim Erenköy Kız Lisesi'nden ortaokul arkadaşım. Aynı sınıftaydık. Yıllar sonra onunla bu şekilde buluşmak hoştu. İnsan Özlem'in giysilerini giydiği zaman kendini prenses gibi hissediyor zaten.

* Özlem Süer ünlü bir tasarımcı, siz ise ünlü bir oyuncusunuz. Tahmin edilen bir şey miydi sizin ünlü insanlar olabileceğiniz?
Genelde çocukların taklide yetenekli olanları, sanatçı olabilecek kapasitede görülüyor. Aslında ben oyunculuk hayaliyle büyüyen bir çocuk değilim. Apartmanımızda oturan üniversite öğrencisi komşularımız beni hayatımda ilk kez Taksim'e, operaya, baleye götürdüler ve o zaman 'Acaba ben de bunu yapabilir miyim?' diye düşündüm.

* Oktay Kaynarca da sizin okuldan arkadaşınızmış ve o yıllarda size aşık olduğunu itiraf etmiş. Ama siz pek ilgilenmemişsiniz onunla...
Ben o zamanlar 17 yaşındaydım, Oktay da benden birkaç yaş büyüktü. O yıllarda ilgimi müzisyenler daha çok çekerdi, yani flörtlerim hep müzisyenlerdi.

MÜZİSYENLERİ KISKANIYORUM

* Peki, sizin müziğe ilginiz var mı?
Ben müzisyenleri kıskanırım. Sesim de fena değildir ama bir enstrüman çalıp, ona hakim olmayı isterdim. Babam, ben 17 yaşındayken, ikinci el bir piyano satın almıştı. Ama 17 yaşında piyanoya başlamak çok doğru değil. Ancak çok azimli olmak gerekiyor.

* Hayatınız hep sizin kontrolünüzde mi oldu, istediğiniz şeyleri mi yaptınız?
Çok kontrolsüz bir hayat diyemeyiz belki ama konservatuvarı kazanamayabilirdim. Bu durumda ya gazetecilik ya da Yunan dili ve edebiyatı okurdum. Ama iyi ki de kazanmışım. Mutluyum, kendimi şanslı buluyorum. Hayatımda hiç 'keşke'lerim olmadı.

* Uzun zamandır iyi giden bir evliliğiniz ve sekiz yaşında bir kızınız var. Bu anlamda da şanslı kadınlardansınız sanırım...
Tabii ki şanslıyım. Evliliğimde 12 yıl bitmek üzere, güzel bir evlilik. Bir çocuğum var ve eşim Bülent'le çocuk büyütmek çok keyifli. Kızım Ada müzikle ilgileniyor, bir yandan tiyatro yapıyor. Onu sahnede ilk gördüğümde çok etkilenmiştim. Hatta hafiften ağlamıştım. Annemler de etkilenmişti beni sahnede ilk gördüklerinde, benim kadar sakin bir çocuktan bunu beklemiyorlardı galiba.

* Evet; çok sakin, sesini hiç yükseltmeyen biri gibi görünüyorsunuz.
Sakin görünüyor olabilirim ama içim öyle değil tabii. Yeri geldiğinde öfkeli biri olabiliyorum. Özellikle saygısızlık yapıldığında. Beklerim, beklerim ve patlarım. Çok keskindir dilim. Seviyeyi bozmadan, çok güzel bir şekilde insanları iğnelerim. Benden beklenilmeyecek şeyler yapabilirim.

ÖFKELİ BİRİ OLABİLİYORUM
* Eşiniz Bülent Emin Yarar ile nasıl tanıştınız?
Konservatuvardan tanıyordum Bülent'i. Her zaman takdir ettiğim bir oyuncuydu. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda oynarken İstanbul'a gelip gidiyordu. Gidip gelirken de yollarımız çakışıyordu. O çakışmalardan birinde ilişkimiz başladı.

* Artık her şey çok çabuk tüketiliyor. Siz ilişkinizi nasıl koruyorsunuz?
Hiçbir zaman sorunlu bir ilişkimiz olmadı. Biz kavga eden insanlar değiliz. Tipik ilişkilere çok uymuyoruz sanırım. Birbirinin alanına saygı göstermek çok önemli. Garip kıskançlıklar, garip engellemeler bizim için geçerli değil.

* Evli olmayı seviyor musunuz?
Biz uyumlu olduğumuz için her şey iyi. Evliliğe bir kurum gibi değil de, daha çok bir birliktelik diye bakıyoruz. Herkesin uyum içinde geleceğe ait kararlar alması, çocukla ilgili ortak hareket etmesi, birbirine saygılı olunması... Evliliğimiz bu değerleri içeriyor. Her şeyi paylaşabilmek bizim için önemli. Kimse birbirinden bir şey saklamıyor bizde.

* Etrafınızdaki evlilikleri, ilişkileri gözlemler misiniz? Nedir ilişkilere dair yorumunuz?
Yeni neslin daha farklı bir hayat tarzı var. Biz hayata karşı daha duyarlıydık. Dünyada neler olup bittiğiyle daha çok ilgiliydik. Artık insanlar daha umursamaz bir hal alıyor gibi. Bu, ilişkilerde de böyle. İnsanlar birbirlerine kot pantolon muamelesi yapıyor. Kot pantolonunuzu belki istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz ama insanlar kot pantolon değildir. İnsanı olduğu gibi kabul etmek önemlidir, düzeltmek ya da değiştirmek yerine... Çünkü bir insan ne kadar 'Değişiyorum' dese de yine özüne döner.

* Sizi sinema filmlerinde göremiyoruz, bunun nedeni ne?
98 yılından bu yana sinemada yer almadım ve açıkçası iyi bir projede yer almayı çok isterim. Daha iyi sinema filmlerinin yapıldığı ve herkesin oyuncu olarak kabul edilmediği bir ülkede olmak isterdim açıkçası.