kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Nisan 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Yüksel Altuğ co-pilotu Merve’yle birlikte... Yüksel Altuğ co-pilotu Merve’yle birlikte...

Klasik rallide kupa sevinci!

Yüksel AYTUĞ
Klasik otomobillerin yarıştığı İstanbul Hilton Rallisi hafta sonunda yapıldı. GÜNAYDIN ekibi 230 kilometrelik ralliden kupayla döndü..
Şu klasik otomobil tutkusunun ne onulmaz bir hastalık olduğunu, yakalananlar bilir. Ben de uzunca bir süredir, bu hastalığın pençesinde 'büyük bir zevkle' kıvranıp, durmaktayım. Bunca yıllık uğraşım, sonunda Klasik Otomobil Kulübü yetkililerinin de dikkatini çekmiş olmalı ki, nihayet beni de aralarına kabul ettiler. Geçen hafta sonu da ilk 'ralli' deneyimimi yaşadım.

Oyuncakçı dükkanı gibi

Hilton İstanbul Rallisi'nde teknik kontrollerin yapıldığı açık alana geldiğimde kendimi oyuncakçı dükkanında unutulan çocuk gibi hissettim. Cadillac'lar, Mustang'lar, Buick'ler, Corvette'ler, inadına Mercedes'ler... Mevzu zaten belli, "62'lerin kapı kollarının böyle olmaması lazım. Onlarınki daha kavisli..." İki hafta önce 66 Mercedes'imin orijinal kapı kolu kaplamasını bulduğumda çocuklar gibi sevinmiş, sonra kendi hallerimden yine kendim utanmıştım. Hilton'un otoparkında 'tımarhanedeki koğuş arkadaşlarımı' görünce tüm mahcubiyetim bir anda yok oldu! Yarışla ilgili bilgilerin verildiği brifing sırasında az daha ralliye katılmaktan vazgeçecektim. Ben 'hızlı gidenin kazanacağını' sanıyordum. Meğer bu klasik otomobil rallisi kurallarının yanında, gümrük mevzuatı bile hikaye imiş... Ben hayatımda böyle karışık bir protokol görmedim. Ertesi gün İstanbul Hilton'un önünden Ağva'ya gitmek üzere start aldık. Ortalama hızımızın 34.7 kilometre olması gerekiyordu. SHT denilen özel hız ölçülen etaplarda bu ortalamayı tutturup, tam zamanında önceden belirtilmeyen finiş noktalarında olmak zorundaydınız. Bu da sıkı bir hesap-kitap işi gerektiriyordu. Bir ara hukukçu co-pilotum Merve'yi bir muhasebeci ile değiştirmeyi bile düşündüm. Ama bizimki müthiş hesaplar yaptı. Matematiğinin yetmediği hallerde, "Galiba biraz hızlanman gerekiyor, öyle hissediyorum" dedi.

Acaba karne ne ki?
Sanki kızın içine takometre cihazı monte edilmiş. Bütün 'hissiyatı' doğru çıktı. Ama biz hâlâ neyi ne zaman yapacağımızı tam olarak kestiremiyorduk. Örneğin; bazı etapların sonlarında elimizdeki zaman karnesini hakemlere imzalatmamız gerekiyormuş. Biz çoğu hakemi görmedik. Gördüklerimizin gelip bizden karnemizi istemelerini bekledik. Velhasıl, şahane dereceler elde etmemize rağmen, karnelerimizi imzalatmamamıznedeniyle bir sürü teknik ceza puanı alıp, touring kategorisindeki 17 araç içinde 10'uncu olabildik.

Ama ödülü kazandık
Ödül töreninde boynu bükük bir halde, kupa kaldıranlara alkış tutarken, kulübün genel sekreteri Nuri Uçman sahneye gelip, "Aramızda bir ekip var ki, ilk kez yarışmalarına ve kuralları neredeyse hiç bilmemelerine rağmen çok iyi dereceler yaptılar. Ben tam arkalarındaydım ve onları cruise control sistemi ile sürekli izledim. Bence özel bir ödülü hak ediyorlar" diyerek, elimize birer kupa tutuşturmak istemesin mi? Hele hele ödülü de kulüp başkanı Demir Kısakürek'in elinden almayalım mı? Eh, bu 'ara gazı' bizim ekibe koca bir sezon yeter. Yani virüs artık iyice damarlarımıza şırınga edildi, iflah olmayız. Şimdi önümüzde Kapadokya'da yapılacak '19 Mayıs Batı Anadolu Rallisi' var. Ah, bir de hangi hakeme neyi, ne zaman imzalatacağımızı, nerede durup, nerede gazlayacağımızı bir öğrenebilseydik...
Haberin fotoğrafları