kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Mayıs 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Çağdaşlığın tanımı türbana indirgeniyor

AK Parti'nin merkeze oturması Atatürk Cumhuriyeti'nin bir başarısı. AK Parti, laiklik mutabakatından vazgeçmedi..
* AKP'nin MSP, refah partisi çizgisinden bugünkü çizgisine gelmesi, yani sizin dediğiniz gibi merkezi doldurmaya çalışması aslında Atatürkçü cumhuriyetin bir basarisi gibi görülebileceğini düşünenler var. Sizce?
- N.G.: Kesinlikle başarısıdır? Atatürkçülük Kemalizm'den ayrılırsa başarılı bir proje olduğu daha iyi görülecek. Kendi aktörlerini vatandaşlarını yarattı ve bu bir vatandaş olma projesiydi. Bunu belli bir kesimle sınırlı kılmamıştı bu proje. Türkiye İslamcısı diğer ülkelerinkinden farklı olarak batıyla yakın ilişki kurmak istiyor, laik Türkiye mutabakatından vazgeçmedi AKP.

TÜRBAN VE MODERNLİK...
* Başörtüsü ve modernlik arasındaki ilişkiyi ilk siz kurdunuz. Türkan Saylan, "Çankaya'ya çağdaş bir kari-koca gelmelidir" dedi.
- N.G.: Çağdaş karı-koca derken bizden manasını taşıyor. Çağdaş olmak ne demek yani modernlik eğitimli olmak, çoğulculuğa açık olmak, demokrasiye, insan haklarına ve bireysel haklara saygılı olmaktır. Burada ise çağdaşlık tanımı başörtüsüzlüğe indirgeniyor, bir de tabi çağdaşlık ve inanç arasındaki ilişkiyi daha felsefi açıdan düşünürsek "çağdaşlık, modernlik inancı dışlamak manasını taşır" gibi. Modern dünyada inancın yeri ne olmalıdır, kamuoyunda yer mi açılmalıdır, dışlanmalı midir sorusu bütün çağdaş toplumların gündeminde. Müslüman kesimler de bugün çağdaş değerlere sahip oldukları için eğer ayni çağdaşlık tarifinden bakarsak ki yani eğitim, çoğulcu siyaset, hatta laik devlet prensibine inanç açısından Müslüman kesimlerin de bu değerlere sahip çıkmasını Türkiye modernliğinin bir basarisi olarak görebiliriz. Ayrıca, burada sınıf faktörünü göz ardı etmemek gerekiyor, farklı sınıfların iktidara talip olması kültürel ve siyasi sermayeden pay almaya girişmesi, kendisini cumhuriyetin tek kurucusu ve devamı gören kesimleri rahatsız ediyor.

Gül'ün adaylığında, onun yetenekleri ve donanımı açısından baktığımızda hem kendisinin hem Türkiye'nin bu adaylığı hak ettiğini söyleyebiliriz. Belki esinin başı kapalı ama kendisinin zihni dünyaya açık bir Türkiye'yi temsil edecekti.

Ve tabii bir taraftan da siyasi olarak bakarsak, tek bir partinin hem meclis, hem başbakanlık, hem de cumhurbaskanlığını elinde tutması Türkiye toplumunun resim dengesini ve çoğulculuğunu bozuyor.