kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Mayıs 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Nostalji

Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1991'den bu yana geçmişe özlem hiç bu kadar güçlü boyutlara ulaşmadı. Hem bireysel, hem toplumsal düzeyde.
Bireylerin geçmiş özlemleri "Eskiden hayat daha güvenliydi" yargısından kaynaklanıyor. Küreselleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak sosyal kazanımların, hatta iş güvencesinin tehlikeye girmesi, acımasız rekabetin getirdiği yeni korkular, bu yargıyı sürekli pekiştiriyor.
Toplumların geçmiş nostaljilerine ise "Eskiden dünya daha güvenliydi" inancı yataklık ediyor. O inancı besleyen nedenler da malum: ABD'nin kendi kurallarını dayatması, uluslararası meşruiyet arama zahmetine bile girmeden pervasızca güç kullanması, asimetrik savaş, "Önce güvenlik sonra özgürlük" ilkesinin hak ve özgürlükleri sürekli budaması, kısacası dünyanın İngiliz yazar George Orwell'in 1984 adlı romanında anlattığı "Büyük Birader" düzenine geçmesi.
Rus gazetesi "Nezavissimaia Gazeta", Batı medyasında geniş yankı uyandıran ve gerçekten önemli tespitlerin yer aldığı bir analiz yayınladı. Birçok ülkenin Moskova'daki diplomatlarının, Rus yetkililerin kulağına Başkan Putin'in Batı'ya karşı tutumunu sertleştirmesinin hükümetlerini memnun ettiğini fısıldadıklarını anlatan gazete şöyle dedi:
"Putin'in geçen şubatta Münih'teki Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşma Asya'da, Afrika'da, Latin Amerika'da müthiş destek buldu. Kısacası ABD ve Avrupa hariç kürenin her yerinde alkışlandı."
(Putin her cümlesi demir leblebiden farksız 11 sayfalık konuşmasında uluslararası terörle mücadelede çifte standardı, Irak'a müdahale için üretilen yalanları, NATO'nun yeni politikalarını yerden yere vurmuştu. Kısacası özgüvenini tekrar kazanmış, ABD'ye meydan okumaya hazır bir süper güç lideri portresi çizmişti.)

Türkiye'deki yeni tablo
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de Putin ve yeni Rusya hayranlığının ciddi bir kesimi etkilediğini söylemek abartı olmaz. Ancak bu sempati çok büyük ölçüde ABD karşıtlığından, daha doğrusu Başkan Bush dönemindeki ABD politikalarına tepkiden kaynaklanıyor. Bir parça da AB'nin sersemlik derecesindeki bencilliğine tepkiden.
Milyonların katıldığı "Cumhuriyet mitingleri"nde atılan "AB'ye ve ABD'ye hayır" sloganları, bu geleneksel müttefiklere karşı toplumsal öfkenin en somut ve üstünde uzun uzun durulması gereken örneğini oluşturuyor.
Tepki sivil kesimle de sınırlı değil. Geçenlerde Milliyet gazetesinin Washington temsilcisi Yasemin Çongar, ABD'nin Türk Ordusu'nda "Rusya'nın etki alanına girmiş askerler olduğunu düşündüğünü" bildirdi ve şöyle dedi: "Putin'in Münih konuşmasının Türk Silahlı Kuvvetleri'nin internet sitesinde yayınlanmasını ABD kendisine mesaj olarak aldı. Orduda Rusya'nın otoriter rejimine sempati artıyor, bu da ABD'yi endişelendiriyor."
İlginçtir; benzer değerlendirmeler Moskova'da da yapılıyor. İşte Rus haber ajansı "Rosbalt"ın yayınladığı yazıdan birkaç cümle:
"AB üyeliğinin çok uzak bir olasılık olduğunu anlayan Türkiye yedek seçenekler hazırlamaya koyuldu. Türkiye'nin tavrının, doğrudan değilse bile, en azından koordineli olarak Rusya'yla bağlantılı olacağını düşünmek mantıklı."
Türkiye ilk Soğuk Savaş'ta ABD ve Avrupa safında yer almıştı. Giderek daha çok başkentte seslendirildiği gibi, "Eşiğine geldiğimiz" yeni bir Soğuk Savaş'ta, Ankara'nın yine Batı'nın "Sadık bir müttefiki" ve "İleri karakolu" olacağı konusunda en azından ciddi kuşkularımız var.
Nostalji, geçmişe özlem de bir yere kadar!