kapat
01.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Değirmende herkes kendi nöbetini bekler!

Baba yine tek durmuyor.. Yeniden siyasete mi dönecek? Dönmeyecekse bayramda niye iki koç birden kestirdi? Yoksa topluma "İki koç başı bir kazanda kaynamaz.." mesajı mı vermek istiyor? Oturduk, gidişatın falına baktık..

Benim siyasete ilgim kalmadı.. O ilgiyi kaybettiğimden beri de ortalıkta ne olup bitiyor, bilmem.. Artık partilerin lider kadrolarını bile karıştırmaya başladım..

DSP'li olacağını tahmin ettiğim biri MHP Genel İdare Kurulu Üyesi çıkıyor.. "Bu zatın ANAP'lı olması lazım.." diye düşünüyorum, CHP'li olduğunu anlayıp şaşırıyorum..

Doğrudan teşhis edebildiğim üç beş lider de olmasa benim "siyaset aşım" papaz yahnisine dönecek.. Yine de kendime dair parametrelerim vardır ki beni hiç yanıltmazlar..

***
Birinin söylediği en sıradan sözlerden iz sürerim.. Beylik konuşmalardan bile "Lafları yaman olur, savrulur duman olur.." manası çıkarır, işin nereye gittiğini şıp diye çözerim..

Eskiden, ailelerin içiçe yaşadığı evler vardı.. O evin mutlaka bir büyük hanımı olurdu.. Genellikle bir köşeye oturup, hareketsiz bir hayat sürerlerdi.. Kendilerine birşey söylenmese dünyadan haberleri olmazdı..

Yine de o hanede barınan bir evlatlık kızın veya beslemenin niyetini bozduğunu ilk o anlardı..

- "Bu Hanife'nin hallerini beğenmiyorum.. Dikkat edin.." deyip evin genç kadınlarını uyarırdı..

Baba'ya dikkat!
Doğal olarak bunama çizgisine yaklaşmış bir kadının sözleri ciddiye alınmazdı ancak en geç iki vakte kadar Hanife bohçasını topladığı gibi evden kaçtığında yapılan uyarının kıymeti anlaşılırdı..

Peki nasıl mı anlardı?

Evlatlığın veya beslemenin niyeti bozuk olanı süslenmeye başlar, evin içinde en yeni kıyafetiyle dolaşır.. En yeni elbisesini kaçarken fazla birşey götüremeyeceği için üzerinde taşır..

Bu halleri de ilk fırsatta kapıyı açıp soluğu dışarıda alacağına delalettir.. Eskilerin bildiği, yenilerin bilemediği şey bu ayrıntıdadır..

Lafı siyesette neyin olup bittiğini bilmediğimden başlatıp, şuraya getireceğim.. Vatandaşı oturduğum yerden uyaracağım:

- "Baba'ya dikkat edin.. Hallerini başka görüyorum.."

Benim kestirmeme göre bir iki vakte kadar dönmenin hesaplarını yapıyor..

***
Nereden çıkardın bunu, diye merak edenlere arzedeyim.. Baba'nın kendine has bir övünme tarzı vardır.. Bunu doğrudan kendi yapmaz, başkasına yaptırır.. Son yıllardaki en övündüğü meziyeti de "devlete sahip çıkmak.." olarak gelir orta yere..

Bunu ters yüz ederseniz "cihet-i askeriyeyi zaptetmek" olarak da ifade edebilirsiniz..

Osmanlı'dan beri bu böyledir.. Devlet adamının en iyisi, en olgunu; askeri iyi zaptedendir.. Bunu beceremeyenler ise "kabak çıktı" diye siyasetten tasfiye edilir..

Bu böylece bilindikten sonra sendikacı, Erbakan'ın eski adamlarından Necati Çelik'in iki de bir "28 Şubat sonrası askeri müdahaleyi Baba önledi.." diye konuşmasını böyle anlamalı..

Bir Anayasa bulun..
Zaten kardeşi Şevket Bey de Baba'nın gidişatından kıllanmış.. "Bizim ağa birşeyler hazırlıyor ama bana bile söylemiyor.." demesi bundan..

Askeri idare etmek zor iştir.. Burada Baba'nın hakkını iyi vermek lazım.. Gide gele bu işleri öğrendi.. Zaten asker de eski asker değil.. Eskisi biraz safçaydı.. Vatanseverlik ölçüsü gramajına kadar bugüne uyardı ama bilgi olarak lise talebesinden farksızdı..

Gazeteci Lütfü Akdoğan "Krallarla ve başkanlarla 50 yıl.." başlığıyla piyasaya çıkan hatıralarında tatlı tatlı anlatıyor.. Lütfedip imzalamış, göndermiş.. Orada okudum..

27 Mayıs ihtilali taze olmuş.. O ihtilal sonrakiler gibi "emir komuta zincirinde" olmadığından herkesin kafası karışık.. Yüzbaşı yürüyor, albay selama duruyor.. Üsteğmen el işareti yapıyor.. General koşup esas duruş gösteriyor..

Lütfü Akdoğan da Beyazıt'taki üniversitenin bahçesinde kurulu askeri ihtilalin İstanbul karargahına gidiyor.. İhtilalcilerden Binbaşı Şefik Soyuyüce ile görüşecek..

***
Gittiğinde binbaşı üzerinde bir atlet traş olmakta.. Gazeteci ağabeyimize biraz beklemesini söyledikten sonra yanında duran subaya bir emir veriyor:

- "Koş çabuk, üniversiteden bir profesör çağır bana.."

Emri alan subay "Nasıl birşey olsun? Başı kabak, gözlüklüleri iyi olur, diyorlar.." gibisinden birşey sormuyor.. Koşuyor ana binaya.. Biraz sonra uzun boylu, gözlüklü bir profesörle dönüyor.. Binbaşı çağrılmasının gerekçesini açıklıyor:

- "Sayın hocam, Ankara'dan telefon ettiler.. Çabuk bir Anayasa istiyorlar sizden.."

Belli ki Anayasa denilen şeyi Emine Beder'in yemek tarifi kitabı gibi birşey bellemiş.. Hoca kekeliyor:

- "Anayasa mı buyurdunuz?"

İhtilalci binbaşı sinirleniyor haliyle.. Daha traş olunacak, memleket kurtarılacak, bir sürü iş yapılacak.. Vakti de yok:

- "Evet Anayasa.. Yıllardır anayasa, anayasa dediniz.. Yazılı bir anayasanız, taslağınız yok mu kardeşim?"

İhtilalci subayın önünde sıkıntıya giren profesör önce ne diyeceğini bilemiyor.. Sonra en mülayim sesiyle:

- "Komutanım, anayasa öyle bir kişinin hazırlayacağı ufak bir taslak olmaz.. Bir kurul tarafından hazırlanması lazım.."

Binbaşı Soyuyüce daha da sinirleniyor.. Sivillerin gevşekliğidir sinirini bozan.. Rektör başta olmak üzere ele geçen ne kadar profesör varsa akşam bir uçağa doldurup Ankara'ya yolluyor..

- "Gidin orada ne haliniz varsa görün.." dercesine..

27 Mayıs ile başlayan sürecin sonrası malum..

Yukarıda Allah var, haklarını vermek lazım.. Şimdiki askerler herşeyin farkında.. Üstelik sivilleri öyle bir takip ediyorlar ki kim hangi işte ehil, kim değil tek tek ayırmacasına..

Gazete yazarı esnafı da büyüteç altında.. Ne yazdılarsa altını sarı, kırmızı, mavi boyayla çiziyorlar..

Tahminime göre benim bu yazı da öyle alttan üstten boyacanak; sanki paskalya yumurtası sarılmış gibi olacak.. Zararı yok, biz bu arada Baba'nın işini vermiş olalım da!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır