kapat
27.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Yılbaşı sepetinden çıkanlar

Göz kamaştıran hediyelerle dolu bir yılbaşı sepeti... İçinde yok yok! Çerez kabilinden konan hediyeleri yazmaya gerek görmüyorum... Ünlü modaevlerinin etiketlerini taşıyan gömlek, kravat ve sipariş üzerine yapılmış altın kravat iğnesi!.. Özenle ambalajlanmış sepetin en üstüne ise bir cep telefonu ve sim kartı yerleştirilmiş!..

Sepet değil, adeta küçük bir servet!.. Üstelik toplumu kasıp kavuran bu ekonomik krizde...

Peki kime gidiyor bu hediyeler? Talih kuşu hangi şanslı vatandaşımızın omuzuna konuyor?

İşte sorun da burada başlıyor!

Sepetin hazırlayıcısı, mafya davalarını kazanmakla ünlü bir avukat... Sepetin alıcısı ise, zaman zaman bu avukatın davalarına bakan bir mahkemenin yargıcı...

Olayın yaşandığı kentin adliyesindeki baro odasına, elinde sepetle gelen avukat, kendinden çok emin görünüyor! Odadaki meslektaşlarının şaşkın bakışları arasında, hediyeleri tek tek teşhir ediyor! Sonra da sepeti koluna takıp, adrese teslim için çıkıyor!

Yargıç "yeni yıl hediyesi" görünümlü "rüşvet sepetini" aldı mı, almadı mı?

Gözümüzle görmediğimiz için bir yorum yapamıyoruz. Dileriz almamış, meslek onurunu bir sepete satmamış olsun! Onurlu bir yargıç, suç yaftasından farksız o gömleği, sırtına nasıl geçirebilir? Aynanın karşısına geçip, görüntüsüne iç huzuruyla bakabilir mi? Hele hele, kravatı bağlarken, mesleki geçmişine ve onuruna idam ilmiği geçirdiğinin farkına varmaz mı?

Onur, avanta bir cep telefonuna değişilir mi?..

Bunları düşünmek bile insanı ürpertiyor!

Çünkü o rüşvet sepetinin içinde yok olan bir yargıcın, cübbesini giyip, adalet dağıtma hakkının kalmadığına inanıyoruz.

***

Şu ibret verici öyküye ne dersiniz?

80'li yılların ikinci yarısı... İngiltere'de "Demir Leydi" lakaplı Başbakan Margareth Thatcher, liberalizm fırtınaları estiriyor. "Demir Leydi", arkasına aldığı güçlü rüzgarla tüm değer yargılarını kökünden sarsarken patlayan bir skandal, bu kez onun koltuğunu sarsmaya başlıyor!.. Zira medya, en üst düzeydeki bir güvenlik yetkilisinin, "Demir Leydi" destekçisi olarak bilinen şaibeli bir işadamının yatıyla Bahama Adaları'nda tatil yaptığını ortaya çıkarıyor. BBC'nin saygın Panorama Programı'nda polis şefine şu soru yöneltiyor:

"Geniş yetkilerle donatılmış bir güvenlik şefi, nasıl olur da adı şaibeli işlere karışmış bir siyasetçi-işadamı ile tatile gidebilir? Onun yatını nasıl kullanabilir?"

Yaşını başını almış, ak saçlı babacan görünümlü polis yetkilisi, boncuk boncuk ter dökerek soruyu yanıtlıyor:

"Bu işadamını yeni tanımış değilim. Dostluğumuz eskilere dayanır! Hatta çocuklarımız bile aynı okullara gider! Tatile gelince... Onun yatıyla Bahama Adaları'na gittiğimiz doğrudur. Ancak ben, masrafların payıma düşenini ödedim. İşte bu ödemeyi belgeleyen makbuzlar!.."

İngiliz kamuoyu, kritik operasyonlara imza atan bürokratın şaibeli işadamı ile olan dostluğunu onaylamıyor. Polis şefi, gözyaşları arasında mesleğine veda etmek zorunda kalıyor.

Böylece siyasetçi-işadamı-bürokrat üçgeni, geçmişi başarılarla dolu deneyimli bürokratı daha dipsiz kuyuya sürüklemiş oluyor.

***
Halkın can ve mal güvenliğini korumakla görevli polis, vatandaşlar arasında hiçbir ayırım yapmamak, hele hele siyasetçiye hizmet ediyor izlenimini, asla vermemek zorunda. Özellikle ülkemizde siyaset, girdiği kurumları tahrip ediyor, kirletiyor. Siyaset öylesine acımasız ki, geçmişi başarılarla dolu, efsanevi polis şeflerini bile ezip geçerek, kirli yolunda ilerlemesini sürdürüyor. Siyasetçi kazanırken ülkenin zor yetişen değerli evlatları kaybediyor.

Not: Star Televizyonu'nda Haber Genel Yayın Yönetmeni olarak göreve başladığımda, İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ile Mali Şube Müdürü Ayhan Mimaroğlu, kutlama çiçeği göndererek, beni mutlu etmişlerdi. Şimdi öğreniyorum ki, meğer çiçeklerin parasını hayali ihracatçı Erol Kohen ödemiş! Doğrusu çok şaşırdım ve Erol Kohen gibi biriyle dostluk kurmalarına üzüldüm.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır