kapat
27.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Denizli'nin hataları..

Mustafa Denizli'nin bence başından sonuna yanlış olan Fenerbahçe serüveni, sağlığını daha fazla tehlikeye sokmadan sona erdi. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "Denizli beni kanser etti" demiş.. Gerçekte kanser olan biri varsa, o da Mustafa Denizli idi.. Dün gece onu, aylardan beri ilk kez neşeli, ilk kez yüzüne renk gelmiş gördüm.. Denizli sağlığını kazandı.. Hem fiziksel, hem de ruhsal sağlığını kazandı. Bu yüzden, hakkındaki oylama 22'ye 22 "Gitsin" diye çıkınca "Denizli'nin dostu kalmadı" diye başlık atanlara katılmıyorum.. O oylamada ben de olsaydım "Gitsin" diye oy kullanırdım. Sevgili dostumu bu işkenceden kurtarmak için..

Sabah gazetesi bana olaylar sırasında "Ne diyorsun" diye sorduğunda "Kendi düşen ağlamaz" demiştim..

Mustafa Denizli başından sonuna yaptığı hatalar dizisi sonunda bu günlere geldi. Gelmesine ben hiç şaşmadım. Çünkü böyle olacağını başından beri görüyordum. Denizli görmedi, ya da görmek istemedi..

İşte size bir özet!..

1- Milli takımdan ayrılması hataydı.. Mustafa Denizli, Türk Milli takımının şerefli yenilgiler, onurlu beraberlikler afyonundan kurtulup, riskleri göze alarak "Kazanma" amacına girmesini sağlayan, çıtayı yükselten, Türkiye'ye "Hücum Futbolu"nu getiren ve gerek kulüpler, gerek milli takım bazında, bugün ulaştığımız seviyenin temelini atan adamdı. Kendi başlattığı hareketi, 2000 yılında, Türkiye'yi tarihinde ilk kez Avrupa'da çeyrek final oynatarak, yani Avrupa'nın en iyi sekiz takımı arasına sokarak doruğa ulaştırmıştı.. Çekilen Dünya Kupası eleme kuralarında Türkiye en bedava guruba düşmüştü. Final garanti idi.. 1998 Dünya Kupası'nı Paris'te birlikte izlerken, Mustafa Hoca başını duvardan duvara vuruyordu.. "Ah burada olacaktık" diye.. 2002 Dünya Kupasına giderken, Dünya futbolundaki gerileme daha da net ortaya çıkmıştı. Yani Kore/ Japonya'da da en az bir çeyrek final ışığı yanmıştı.. Avrupa finallerine kalıp çeyrek final oynadıktan sonra, Dünya Kupasında da finale kalıp bu ikisini başaran ilk ve tek hoca olmak, hele Dünya Kupasında, Piontek'in Danimarkası gibi fırtınalaşıp efsane olma fırsatı, hocanın avcuna konmuştu.. Hayatının en yanlış kararını verdi, bıraktı, gitti.. "Üç ayda bir, bir hafta toplanıp idman yapmak bana yetmiyor. Ben haftalık heyecanların adamıyım" diyordu bana.. Ama ben asıl sebebin, Şampiyonlar Liginde sahaya çıkmak ve Avrupa'ya kendisini bir kez daha hatırlatmak olduğunu hissediyordum.

Milli takımı bıraktı. Hayatının fırsatını bıraktı.

2- Fenerbahçe'ye gitmesi hataydı.. Fenerbahçe camiasının Mustafa Denizli'yi sindiremeyeceği belliydi. Daha adı geçerken tribünlerde açılan pankartlar, köşe yazarlarına yağan faks ve e-mailler, camianın önemli bir bölümünün nasıl peşin hükümlü olarak ondan nefret ettiğini gösteriyordu. Galatasaray'da bütün camia arkasındayken, başkan Alp Yalman, yönetimi, sırf Denizli'yi düşünerek onun arkadaşları ile doldururken, bir iki çatlak sesten rahatsız olup giden Denizli "Ben bu ortamda nasıl çalışırım" diye düşünmedi hiç.. Galatasaray'da Faruk Süren "Ben oldukça kapıdan giremez" diye ileri geri konuşuyordu. Beşiktaş'ta Serdar Bilgili, nerdeyse anlaşma anlamında uzun bir görüşmeden sonra, ortadan kaybolmuştu. Mustafa Denizli ile Şampiyonlar Ligi arasındaki tek açık kapı Fenerbahçe idi.. Hocanın Avrupa hırsı ve ihtirası o kapının arkasında ne olduğunu bile bile içeri dalmasına yol açtı.

3- Fenerbahçe'de politik olamadı.. Başkan Aziz Yıldırım cebinden 40 milyon dolar vermişti Fenerbahçe'ye.. (Nasıl vermişti, nerden vermişti, kimse merak etmedi.. Sormadı, soruşturmadı, o ayrı..) 40 milyon lira verince, her başarının ona ait olması gerekiyordu. Oysa Denizli, takımla arasına başka hiç kimseyi sokmamakla ünlüydü. Başarıyı başkasının paylaşması, hiç değilse bir bölümünü sahiplenmesi ancak Denizli'nin imkan tanıması ile mümkündü. Denizli, yönetimden gelen tüm işaretlere göz yumdu. Aziz Yıldırım'ın yakınmalarının, onun "Saldır" görevli sözcülerinin atıp tutmalarının iç yüzünü merak etme gereği duymadı. İlkelerinden fazla ödün vermeden, onları mutlu edebilecek bir iki uygulama yapabilirdi. Yapmadı. Kendilerini, parası verilerek satın aldıkları oyuncakları elinden alınmış gibi hisseden bir gurup yönetici Denizli'den nefret ederek, onun zayıf anını gözlemeye başladılar. Diyarbakır olmasa, bir başka maçta bulacaklardı, nasılsa..

4- Medyada da politik olamadı.. Türk spor medyası, kimse kullandığım deyimden alınmasın, çünkü daha iyi ifade eden yok, kıç yalamaya alışkın olmayan Teknik Direktörleri pek sevmez.. Mustafa Denizli, durmadan büyük gazetelerin spor servislerini dolaşan, önemli yazarlarla sık sık yemekler yiyen, onların huyuna suyuna gidip, yalakalaşanlardan değildi. Arandığı zaman dahi bulunması zordu. Haber kaynağı olarak dahi cazip olamamıştı, gazetelere.. Bu yüzden özellikle futboldan gelen ve futbol oynadıkları sürece, Fenerbahçe'den Denizli'nin aldığı parayı asla alamamış olmanın kıskançlığı, belki de "Niye bu görev bize değil de ona" kompleksleri sonucu Mustafa Denizli aleyhine yazmak ve konuşmaktan özel zevk alanlarla yakın ilişkiler kurmayı da denememişti.

Fener yazarlarının en etkinlerinden birisi, yakınlarına Denizli'ye duyduğu öfke, nefret ve kini şöyle açıklamıştı mesela:

"Ben burda dururken, gelip bana danışmıyor, gidip Hıncal Uluç ve Adnan Polat'la toplanıyor. Fener için aklı, iki Galatasaraylıdan alıyor.."

Bu kadar aptalca bir iddiaya insan nasıl inanır anlamak mümkün değil. Bu bana söylendiğinde kahkahalarla güldüm. Galatasaray'dan ayrıldığından beri Adnan Polat'ın yüzünü görmüş değilim.. Bir kez bir arada olacaktık. Beni Gökçe Adaya rüzgarla elektrik elde eden tesislerine helikopterle gitmek üzere çağırdı. Söz verdim. Son anda işim çıktı gidemedim. Düşünebiliyor musunuz?.. Hem de her hafta toplanıyormuşuz.. Dedikodular, yalanlar, fesat teorileri dünyasında Denizli'nin ne işi vardı?.. Tabii en büyük yanlışının Türk spor medyasının nerdeyse yüzde 90'ının takıntılı olduğu Hıncal Uluç'la arkadaşlığını sürdürmesi olduğunu da bu paragraf içine almak lazım.. Hatırlayın.. Ben Denizli'yi "İçimizdeki İrlandalı" olarak eleştirirken, o medya nasıl keyifle arkasında yer alıyordu!..

5- Geçen yılın sonunda istifa etmeyişi hataydı.. Mustafa Denizli, sezon başında sadece 3 futbolcusu eski Fenerbahçeli bir takımın başına geçti.. Kimin emri ile toplandığı bilinen (Ayni kişinin emri ile, Diyarbakır dönüşü havaalanında toplanıp Denizli aleyhine, televizyonların yayınlamaya utandığı iğrenç çığlıkları atanlar da onlardı) kişilerce Fenerbahçe tesislerinde linç edilmek istenen kaptan Rüştü.. Daha düne kadar Trabzon geleneği içinde yetişmiş, birer yıllık Fenerli, Abdullah ve Ogün!.. Gerisi toplama bu takım, yeni hoca ile ilk yılında şampiyon olma mucizevi başarısına ulaşınca Denizli istifa etmeliydi.. "Benim bildiğim Denizli takımı şampiyon yapar ve gider" derken, ondan bu vizyonu bekliyordum. Ama Şampiyonlar Liginde oynama hırsı gözlerini öyle bağlamıştı ki, göremedi. Her türlü zilleti, aşağılanmayı göze alıp, bu gayya, bu zift, bu katran bataklığına bir daha daldı. Kuralar ters otursa, Galatasaray'ın bedava gurubu ona, onun en zorlu gurubu Galatasaray'a çıksa, amacına da ulaşırdı. Ama "Ballı" denen hocanın ne kadar balsız olduğu, sadece kuralarda değil, kazanılması gereken maçlar kaybedilirken de ortaya çıktı.

Denizli geçen yılın sonunda istifa edebilseydi, gerçek efsanenin kim olduğunu bugün dost düşman herkes kabul etmek zorunda kalacaktı.

***
Denizli konusu uzun. Ben bugün temel yanlışlarını ele aldım.. Başkaları da var. Sırası gelince onları da tartışırız.. Bugün Denizli'yi tartışmak, Fenerbahçe'yi iyi analiz etmek anlamına gelir.. Bu yüzden "Yorgan gitti, kavga bitti" demeden, sürdürmek gerekli..

Demek ki neymiş?..
Geçen sezon sona ererken NTV ekranlarında iki şey söylemiştim.. O günden beri medyanın Hıncal takıntılıları her fırsatta aleyhime kullandılar..

Bu defa ben hatırlatayım..

"Benim bildiğim Mustafa Denizli, Fener'i şampiyon yapar ve bırakır" demiştim. Denizli benim bildiğim Denizli olamadı. Bırakmadı. Sonucu gördük.

"Fatih Terim Galatasaray'a dönüyor" demiştim. Haber kaynağım Mehmet Cansun'du.. Terim dönmedi. Ben İngiltere'de iken, tüm Türk medyası "Lucescu bitti. Terim'le anlaşıldı" manşetleri ile çıktı. Tümü.. Hepsi.. Tamamı.. Kaynak gene ayni kişiydi. Mehmet Cansun..

Eeee.. Dostlarım.. Şimdi tüm medyaya saldırın bakalım!.. Sıkıysa?.

Ben bu medyayı niye ciddiye almıyorum, onlar niye bana çıldırıyor, anlıyorsunuz herhalde!..

SPOR DUVARI
* Fener hiç de Türkiye'ye benzemiyor. Benzese Denizli daha 40 yıl takımın başındaydı.

* Hakemler siyah-beyaz giyiniyor, cebindeki kartların renkleri ise sarı-kırmızı... Şimdi Fenerli ol, gel de isyan etme...

* Sarı kartı varken korner bayrağına kim tekme atar? Cevap: İlhan MANtıkSIZ

* Selçuk Dereli maçtan sonra Sergen'e göstermediği kırmızı kart için ağlamış. Timsah gözyaşı olmasın sakın.

* Yeni istek: Hakemler kura ile belirlensin. Ee bu hakemler ÇEKİLMEZ oldu diyen siz değil miydiniz?

* Beşiktaş seyircisi neden sahaya indi? Cevap: Onca azap dolu haftadan sonra takımları zirveye çıkınca "Bu takım bizim takım mı?" diye yakından bakmak istediler hepsi bu.

* Yozgat-Galatasaray maçının hakemi için Cimbom'a 1 puan hediye eden Düdüklü Noel Baba dendi. Aslında Düdüklerin Efendisi desek daha doğru olur.

* Sergen'in ayakkabılarına ne denir? Cevap: KIRANpon

* Bu yıl Beşiktaş şampiyon olursa kutlamalara Galatasaraylı ve Fenerbahçeli taraftarlar da katılsın. Çünkü böyle puan kaybetmeye devam ederlerse Galatasaray ve Fenerbahçe'nin de bu şampiyonlukta epey bir katkısı olacak.

Hakan-Utku

hakanutku@hotmail.com

Gel de konuş!..
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "Saldır" sözcülerinden Murat Özaydınlı önceki hafta atv ekranlarında, "Hıncal Bey niye buraya gelmez, yanımıza oturmaz, bizimle tartışmaz" demişti..

Buyrun, geçen hafta sonu söyledikleri:

"Şeref haysiyet ve namusun olmadığı yerde bu tip adamlar ortaya çıkıyor. Böyle giderse, kitleler sahaya iner, kan gövdeyi götürür. Federasyon ve hakem komitesi üyeleri, eğer şerefli iseler ofislerine giderken açık açık Galatasaray forması giysinler. 90 yıllık Galatasaray kulübü lekelenmiştir."

İnsanların şeref ve onurlarını bu kadar ucuzlatan, Galatasaray'a bu kadar pervasız hakaret eden, zaten gergin, kendi gerdikleri kitleleri sokağa döküp, İstanbul sokaklarını Buenos Aires'e döndürme tahriki yaparak, "Kan gövdeyi götürür" demekten çekinmeyen biri ile, ayni masada oturup, futbol denen, dünyanın en zevkli, en keyifli oyununu tartışacağız öyle mi?.

Canlı yayınlara ilke olarak katılmama kararımın ne kadar doğru olduğunu kanıtlayan paşamın oğluna teşekkür mü etmem gerek, acaba?.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır