kapat
27.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Poyrazoğlu'na pusu

ALİ Poyrazoğlu'nu dinledikçe mesleğimden utandım... Gazetecilerin tetikçilik yaptığını, pusu kurduğunu anladım...

Ali, telefonda "Seni de kandırmışlar ya; bravo onlara" dedi... Ve bakın neler söyledi:

"Benim yılların sanatçılarına hakaret edebileceğimi nasıl düşünürsün!.. Salona sokmadığımız 20 yaşında bir muhabir, cümlenin ortasından 3 kelimeyi alıp haber yapıyor... Sözün başını sonunu atıyor... Yani Yıldız Kenter için söylediğim, 'O kadar pintidir ki; 40 yıldır aynı elbiseyi giyer... Ama kazandığını biriktirir, sanata yatırır... Yeni yıldızlar yaratır' şeklindeki sözlerimin sadece '40 yıldır aynı elbiseyi giyer' sözünü alıyor... Oturup bunu haber diye yazıyor... Sonra bu haber bir grubun tüm gazetelerinde kullanılıyor...

Ben orada sadece Yıldız Kenter için de pinti demedim... Örneğin Aziz Nesin'in elinin ne kadar sıkı olduğunu dile getirdim... Ama aynı Aziz Nesin'in biriktirdiği paralarla çocuklar için vakıf kurduğunu belirttim..."

Ali Poyrazoğlu... 40 yıllık sanatçı... 20 yaşında yeni yetme bir muhabir tarafından pusuya düşürülüyor... En acısı; o haberin yalan, yanlış hatta maksatlı olduğuna, yayınlayan gazetelerin yöneticilerini ikna edemiyor...

*
SON SÖZ: Onlar adına senden özür diliyorum Poyrazoğlu... Onların tuzağına düştüğüm, yazdıkları o habere "Ali böyle şeyler söylemez" diyemediğim ve hatta bu köşede o haberden yola çıkıp seni ipe çektiğim için...

Savcı ve gerçekler
DOĞU Anadolu illerinin bir savcısı dün telefonda dert yanıyordu:

"Bizden herkes bir şeyler istiyor, ama bize kimse bir şey vermiyor Erdal Abi.."

Ben bu savcıyı aylar önce de dinlemiştim... Feryatlarını bu sütunda gündeme getirip, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün dikkatini çekmiştim...

İsmi bende saklı savcı, dün "2002 yılına giriyoruz... Paradan puldan vazgeçtim, benim bilgisayarım yok" diyordu... Bununla yetinmeyip, bir başka çarpıklığı dile getiriyordu:

"Daktilom yok... Gazete alamıyorum... Basılan bütün gazeteleri okuyamıyorum... Korumam yok... Yargıladığım insanların yakınları ile aynı sokakta dolaşmak zorunda kalıyorum..."

*
Attıkları manşetlerde, kalem oynattıkları köşelerinde savcılığa soyunan...

Mercedes'ten başka araca binmeyi kendilerine hakaret sayan... Dolarla maaş alan... Attığı zaman mangalda kül bırakmayan medya prensleri, Doğu Anadolu'daki bu savcıyı bir kez dinleseler, imkânsızlıklarını gözlerinin önlerine getirseler eminim ki gidip günah çıkaracaklar... Ahkâm kestikleri köşelerinden bu millete "Bizi affedin" diye yalvaracaklar...

*
SON SÖZ: Adalet Bakanı Türk, aylar önce bakanlığına bağlı personelinin insani çizgide yaşayabilmesi için her şeyi yapabileceğini söylemişti... 2002'ye 5 var... Ne yaptı, ne etti? Ben sormuyorum; o savcı soruyor...

Batıda ve bizde siyaset!
SİYASETİ hepimiz yerin dibine sokuyoruz... Siyasetçilere her gün beddua ediyoruz... Aile meclislerinde, dost sohbetlerinde veryansın ediyoruz:

"Hırsızlar.. Yalancılar.. Cukkacılar!.."

Haklısınız...

Çünkü; sizlere hep milletini değil servetini düşünen, halkı hakir gören, çevresine etten duvar ören, cukkalayan, devletin nimetlerini yandaşlarına paylaştıran politikacıları tanıttık... Halkı için terleyen, Meclis'in kürsüsünden doğruları dile getiren, geçinebilmek için katını, aracını satanları sizlerden sakladık... En kötüsü; politikacıların tümünün "Hırsız, yalancı, cukkacı" olduğuna bizler de inandık...

Ve bir şeyi hesaba katmadık; siyasetle siyasetçiyi silip atarsak yerine neyi ve kimi koyacağız?

*
Peki politikacı yalnız bizde mi gözden düştü? Ordu sadece Türkiye'de mi baş tacı edildi?

Hayır!

Önceki akşam 2.5 saat baş başa sohbet ettiğim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, Belçika Savunma Bakanlığı'nca gelişmiş 16 ülke arasında yapılan bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarını verdi...

Bu sonuçlara göre, Belçikalılar, Almanlar, İngilizler, Fransızlar, İrlandalılar, Hollandalılar, Finlandiyalılar, İspanyollar, İtalyanlar da bizler gibi en çok askere güveniyorlar... En az güvenilen kurum ise yine bizde olduğu gibi siyasiler...

Ama bu gerçeğe rağmen oralarda her gün gazetelerin manşetlerinde siyasiler asılmıyor... Siyaset yerin dibine batırılmıyor... Köşe yazarları "Cukkacılar" diye bağırmıyor... Çünkü Batı, siyasetin yerine koyacak kurum olmadığına inanıyor...

FIKRA

Maden
Öğretmen sınıfta madenleri ve ne kadar değerli olduklarını anlatıyormuş. Dersin sonunda çocuklara sormuş:

- Çocuklar! Kim hangi madene sahip olmak ister?

Önce David cevap vermiş:

- Platin, öğretmenim. Onunla kendime bir Porsche alırdım.

Ardından Mike cevaplamış:

- Altın, öğretmenim. Altınlarımla kendime son model bir Cadillac alırdım.

En son Küçük Joe yanıtlamış:

- Silikon, öğretmenim. Ablamda iki tane var, kapının önündeki arabaları hayal bile edemezsiniz...

KIRMIZI KART
150 milyon dolara malolan İkitelli'deki Olimpiyat Stadı'nı rüzgâr koridoruna inşa ettiren ve edenlerle, bugüne kadar su, elektrik ve yol bağlantılarını gerçekleştirmeyenlere.

Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'ndan 1'inci sayfa başlığında "Bakan" diye söz eden... Baskıdan önce bu yanlışı görmeyen... Prova baskıda bile hatayı sezmeyen "Cumhuriyet"çilere...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır