kapat
07.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
İletişmek kolay, anlamak zor!

Sakın kızmayın ama... Ya da kızarsanız kızın! Bazen elektronik posta yoluyla attığınız mektuplara baktığımda yıllardır ısrarla savunduğum tezde ne kadar haklı olduğumu anlıyorum.

Yani...

Bizim iletişim sorunumuz yok! Bizim sorunumuz, anlamakta ve kavramakta...

Bizim iletişimsizlik diye bir derdimiz yok! Bizim sorunumuz iletişimin itişme ve didişmeden başka ne işe yaradığını bilememekten kaynaklanıyor...

Sözümüz anlamak ve anlaşmak için değil; hep kendimizi tarif etmek için...

Kimseyi dinlemeye niyetimiz yok! Sözümüz hep dinlenilmek için, hep, hep, hep...

***
Kadın-erkek ilişkileri, sosyal ortam, iş dünyası, eğitim gibi alanlarda uzmanlara "nedir derdimiz?" diye soruldu mu, hepsinden ortak yanıt geliyor: "Ah, şu iletişimsizlik!"

Hani, bir doğru düzgün derdimizi anlatsak birbirimize; sorun çözülecek, dünyamız güllük gülistanlık olacak!

İyi, güzel de, derdimizi biliyor muyuz?

İyi, güzel de, dert dinleyebiliyor muyuz?

Ne gezer!..

Şu soruları da yanıtlayalım mı?

Birini dinlerken kindar hafızamızı mı kaşıyoruz, yoksa anlayış tohumları mı ekiyoruz?

Birisine anlatırken birbirimizin canını yakmayı mı hedefliyoruz, yoksa anlaşılmayı mı?

***
Bizim iletişimden anladığımız, duygularımızı kanırtmak...

Eh, o zaman, konuşarak mutlu olmak zorlaşıyor.

Dahası da var!

Bizim iletişimden anladığımız, iktidar egzersizi...

("Ben biliyorum, tamam mı, sen değil, ben biliyorum!")

Ya da inceden şantaj ve tehdit bizim iletişim dediğimiz...

("Sen benim kim olduğumu biliyor musun?")

***
Bir bilsek ilettiğimiz mesajların yenilip yutulması zor, "taş gibi! şeyler olduğunu... İyi olacak!

Bir bilsek ilettiğimiz mesajların cehaletle yoğrulduklarında çekilmez hale geldiğini... İyi olacak!

İletişim kolaydır.

Anlamak zordur. Çünkü birikim gerekir.

Ve niyet gerekir anlamak için...

Ama manzaraya bakınca ne görüyoruz?

Herkesin canının istediğini anladığı, canının istemediğini, hoşuna gitmeyeni anlamaya hiç yanaşmadığı bir toplum...

Son sözüm şu: Bazen anlamak için acı çekmeyi göze almak gerekir...

Gerçekten anlamak için sevaplarını okşamak yetmez. Günahlarını da kabullenmek gerekir...

Yoksa haberleşmek, iletişmek ve itişmek çok kolay!

Müzisyenler ve müdürler
Ülkemize ünlü bir kemancı geldi. Maxim Vengerov...

Konser verecek Vengerov ama ayrıca da Borusan Kültür Merkezi'nde bir keman atölyesi açıyor. Yani isteyen gençler Vengerov'la çalışacak, ondan bir şeyler öğrenecekler.

Ama devlet konservatuarları öğrencileri okullarından bu atölyeye katılamıyorlar.

Çünkü ders zamanları atölye saatleriyle çakışıyormuş.

Çünkü atölye çalışmalarına öğrencileri çağıran mektupta konservatuar müdürlerine unvanlarıyla hitap edilmemiş...

Çünkü çağrı uygun dille yapılmamış, falan filan...

(İhsan Yılmaz'ın Hürriyet'teki haberine göre, özel okullar tam kadro atölyeye katılıyorlarmış!)

Oysa bu tür fırsatlar kırk yılda bir çıkıyorsa, değerli olan bu fırsatı kaçırmamak değil midir?

Protokolü keman yapıp çalabilir misiniz?

Ders saatleri ne içindir? Memur öğrenciler yetiştirmek için mi, yoksa öğrenciler sanat öğrensinler diye mi? Değişmez olması gereken ders saatleri mi, öğrenme hedefi midir?

Müdür, "Müdür" denince mi müdür olur?

Çağdaş müzisyen nasıl olunur; pencereleri dünyaya kapatınca mı?

Şu dünya taşrası tavırlarını bari sanat kurumları takınmasa!..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır