|
|
'Ben Uzanlar'ın kafa avcısıydım...'
- Bir dönem Uzanlar'la ortak olarak çok büyük bir gücün içinde yer aldınız. Kendi kimliğinizden uzaklaştınız mı? - Kimliğimden uzaklaşmadım ama şizofrenik bir döneme girdim. Biri özümü korumaya çalıştığım Erol, diğeri bana ait olmayan bir camianın içinde, emeğiyle o insanların karşısında dik durmaya çalışan bir Erol.
- Karşılarında mı, yoksa yanlarında mı duruyordunuz? - Ben Uzanlar'la ortaklık yaptığımda, -ki Uzanlar'dan muhatabım Hakan Uzan'dır ve tanışmama vesile olan da Yeşim Salkım'dır,- onlar benim çalışma azmimi gördükleri için benimle çalışmak istediler. Benim şartım vardı: "O binaya gelmem, kendi şirketimde çalışırım ve müzik şirketinin de büyük ortağı ben olurum. Şirketimin adı da değişmez, hiçbir konuda hesap vermem. Size yapabileceğim en büyük jest, piyasaya çıkan albümleri herkesten önce dinlemeniz olur," dedim. Onlar finans olarak ortaktı. Film şirketinde ise ağırlık onlardaydı. Dik durmamın anlamı şudur: Ben hep çok çalıştım ve başardım. Başarılı olduk. Ta ki şirketlere el konulana kadar...
-
Ama bir süre sonra arkadaşlık yapmaya başladınız Hakan Uzan'la. Özel uçağına binip maç izlemeye Kore'ye gidiyordunuz... - Evet gittik. Onlarla üç-dört seyahatim oldu yurtdışına. Biri Kore'ye, Dünya Kupası'nı izlemek içindi. Ama o zaman yanımızda Ercan Saatçi de vardı. DMC'nin başındaydı ve o dönem Uzanlar ile Doğan grubunun en kavgalı dönemiydi. Ali Taran da vardı. Kalabalık bir gruptu. Bir başka seferinde Cem Yılmaz da vardı, İsviçre'de kayağa gidildi. Bir Japonya seyahati oldu, sonra da Hakan Bey boşandıktan sonra iki günlüğüne Singapur'a gitmiştim. Yatlarında altı kez bulundum. Yeşim Salkım, eskiden "Daralıyorum ben buralarda," derdi. Ben de "Niye daralıyorsun, yediğin önünde yemediğin arkanda," derdim. Fakat o yatlardaki yaşam şeklini görünce Yeşim'i çok iyi anladım. Çünkü o yatlarda gerilim ve huzursuzluk vardı. Belki de evliliklerinin son döneminin gerilimiydi, bize yansıtmamaya çalışıyorlardı.
- O gücün içinde olmanın, başınızı döndürmediğini mi söylüyorsunuz? - Hiç etkilenmedim. Gittiğimiz seyahatler hep nezaketen yapılan şeyler.
- O günlerde ofisinizde, arkanızdaki dolapta kağıt poşetlerin içinde paralar dururmuş. Elinizi poşete atar, para çıkarırmışsınız. Kimin paralarıydı onlar? - Ben Uzanlar adına iki-üç önemli transfer yaptım. Faruk Bayhan'ı transfer etmeyi düşündüler, bu işi de benim yapmamı istediler. Şöyle bir anlayış vardı. İnsanlar Uzanlar'a güvenmeyebilirler ama Erol Köse'ye güvenebilirler. Ben de oturdum, Faruk Bayhan ile konuştum, anlaşmayı yaptım, parasını banka hesabına yatırttım. Sonra başka transferler de hallettim. Bütün paralar hesaplarına yatırılmıştır, kimseye açıktan para ödenmemiştir. Çocuklar Duymasın'ı da, İbrahim Tatlıses'i de böyle transfer ettim. Yani ben Uzanlar'ın kafa avcısıydım. İş yaptım, ama o medyanın gücünü kullanmadım.
|