|
|
|
|
|
|
Suna'nın kafa yapısı solcudur
"Suna, benim gibi sanayi birikimi olan bir adamı aldı, kültür adamı yapmaya çalıştı." İnan Kıraç; eşi Suna Kıraç'la ailesini, İstanbullu olmayı ve eğitime verdikleri büyük desteği anlatıyor.
'Suna'nın kafa yapısı solcudur'
İnan Kıraç eşi Suna Kıraç'la birlikte kurduğu vakıfla, eğitim ve kültür alanına birçok katkıda bulunuyor. Çok sevdiği eşi sayesinde bir sanayiciden kültür adamına dönüşen İnan Bey, eşi Suna Kıraç, Koç Ailesi'nin enteresan kişilikleri ve İstanbullu olmak hakkında konuştu.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 2003 yılından beri kültür, sanat, eğitim ve sağlık alanlarında faaliyet gösteren Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın, 2005'te açılan Pera Müzesi'yle başlattığı geniş kapsamlı bir kültür-sanat projesinin ikinci önemli adımı. Mekân, insan ve kültür üçgeninde erozyona uğrayan ne varsa yerine koymak üzere çağdaş insana ve bilim adamlarına hizmet verecek. İstanbul'da yaşayıp İstanbul'la hiç ilgisi olmayanlara bilgi verecek. Bünyesinde birbirinden kıymetli arşiv materyalleri, birçok dilde kaynak eser ve 500 milyon dolar hacmindeki Suna ve İnan Kıraç Vakfı bulunmakta. Envantersiz bir kent olan İstanbul'un dağılmış olan bilgisini toplamayı amaçlıyor. Ama kayıp listesinde neler yok ki İstanbul'un... Adap kayıplarından tutun, mezarlıkların kaybına kadar pek çok şey... Kayıp listesi kabardıkça, güruh halindeki tahrip güçlerine inat, bir de İnan Kıraç adında bir kazanımı olmuş İstanbul'un. Suna Kıraç'ın bize armağan ettiği belki de...
- İnan Bey, eğitim ve kültürün hayatınızda bu kadar ön plana çıkmasında, hayatınızın kadınlarının rolünü merak ediyorum. Anneniz, eşiniz, bilmediklerimiz... - Ben annemi çok küçük yaşta kaybettim. Dokuz yaşındaydım. Ondan sonra da Galatasaray'a verildim. Galatasaray benim hem annem, hem babam ve bütün hayatımın temeli oldu. Uzun seneler yatılı kalmış bir çocuk olarak, Galatasaray'la övünürüm hep. Fakat beni hayatımda en çok etkileyen kişi Suna'dır. Hayatımda eğitimcilik hadisesinin yolunu açan odur.
'KAYINVALİDEM BU İŞİN DİREĞİDİR' - İlk deneyiminiz hangisidir? - Selahattin Beyazıt devresinde Galatasaray'a başkanlık teklifi gelmişti bana. Suna bu teklifi bana kabul ettirmedi. 'Eğer bir şey yapacaksan okuluna yap'; bizim Suna'yla eğitim yarışımız öyle başladı. O Robert Kolejli olduğu için kendi okuluna, ben Galatasaray Liseli olduğum için kendi okuluma dönük çalışmalar yaptık.
- Oradan Eğitim Gönüllüleri'ne kadar geldi demek... - Çünkü yalnız kendi okullarınıza destek çıkarak bir şey yapamazsınız Türk toplumuna. Eninde sonunda başka hizmetler de yapmanız lazım. Bu arada kendi yapımız içindeki koleksiyonlar şekillenmeye başladı ve Antalyalı olmamamıza rağmen, Antalya'daki AKMED (Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü) tecrübesi ve orada alınan neticeler bizi çok mutlu etti. Suna'nın hastalık devri başlamıştı ve Suna dedi ki, "Bunu İstanbul'da tekrarlayalım."
- Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nı kurma kararı da böylelikle mi alınmıştı? - Evet. Bu kararı da Suna vermişti ve bu iş için büyük bir fon koyma hadisesini hemen şekillendirdi. Bir nevi benim gibi sanayi birikimi, geçmişi, sanayi tecrübesi olan bir adamı aldı, kültür adamı yapmaya çalıştı.
- Kayınvalideniz Sadberk Hanım da enteresan bir kişilik olmalı. - Kayınvalidem hakikaten çok enteresan bir kadındı, Koç Ailesi'nde bu işin direğidir kendisi. Gerek rahmetli Sevgi'nin, gerek Suna'nın ve gerekse de Rahmi'nin sanata ve kültüre olan ilgisi Sadberk Hanım'dan geliyor. 'NE
MÜZESİ, HAYIR İŞİ YAPIN' - Onu nasıl hatırlıyorsunuz? - Her cumartesi günü bütün aileyi evinde toplardı. O gün bütün çocuklarına kendisinin neler aldığını, niye bir müze yapmak istediğini anlatırdı. Vehbi Bey de müze işine "Yahu hanım nereden çıkarıyorsun, ne yapacaksın müzeyi, hayır işi yapın," der, umumiyetle karşı çıkardı.
- Vehbi Koç ne zaman anladı önemini? - Kaybedince anladı. İçinde buruk bir his kaldı ve ölümünün ardından "Sadberk Hanım'ın benden isteyip de yapmadığım şeylerden bir tanesi de müzesidir. Sadberk Hanım Müzesi'ni ne olur yapalım, bitirelim," dedi. Vehbi Bey çok açık, kendini yenileyebilen bir insandı. Ama hayatında müze gezmemiş, sanat kültüre vakit ayırmamıştı. Hayatında hep işle boğuşmuş.
- Böylelikle kademe kademe o da kendini geliştirdi sanırım... - Eğitim konusunda da tutarlı bir yol izledi zaten. Ankara'da ilk talebe yurdunu yaptıktan sonra buna inandı. Kademe kademe Koç Lisesi ve üniversitede de aynı tutarlılığı gösterdi. Vehbi Bey o sıra çok önemli bir şeyin farkına vardı bana kalırsa.
- Nedir o? - Vehbi Bey başlangıçta yaptığı şeyi devletine hediye ediyordu, ama ondan sonra gördü ki, bu kurumlar bir süre sonra tekrar eski haline dönüyor, yahut yenilenemiyor... Yeni teknolojiyi de takip etmiyor. Suna'nın tesiriyle bence, çünkü Suna Vehbi Bey'e "Baba bir şey yapacaksak, mükemmelini yapmak istiyorsak, biz işleteceğiz, biz kontrol edeceğiz. Aksi takdirde olmuyor. Devletin zaman zaman imkânları yetersiz olabilir. Halbuki biz fon ayırırız, güncel hale getiririz," demişti. Bundan sonra bir yol ayrımına girilmiştir.
ŞEBNEM AKSON
|
|
|
|
|
|
|
|
|