"Dolmabahçe'deki İnönü Stadı yıkılmalı," konulu yazım hayli mail almama neden oldu. Temelde iki tür: Kimileri bana katılıyor ve bu yıkımı ,kaçınılmaz görüyor kimileriyse stadı korumayı yeğ tutuyor ve de bana "Sen futboldan ne anlarsın?'' diyor. Doğrudur, futboldan hiç anlamam. Ama benim anlamam gerekmiyor: O kadar çok anlayan var ki! (Kabaca Türkiye'nin tüm erkek nüfusu!) Ama ben İstanbul'dan ve şehircilikten anlarım, izninizle... Benim hayattaki temel kaygılarımdan biri, tarihin bize devrettiği bu eşsiz kentin daha iyiye gitmesi, daha bilimsel olanı seçmesi, daha güzelleşmesidir. Bunu savunurken de, kimilerinin, özellikle büyük kitlelere yaranmak sevdasındaki siyasilerin hep koruduğu 'kulüp çıkarları'nı hiç düşünmem ve kent çıkarlarının önüne koymam. Evet, yineliyorum, zaten orada yapılması bir hata olan İnönü Stadı artık yıkılmalı, o değerli arazi parçası kentin nefes alması için geri verilmelidir. Beşiktaş Kulübü, son zamanda kentten öyle çok değerli parça ve inşaat izni kopardı ki, bunu da yitiriversin. Nasıl olsa yine biraz uzaklarda bir yer verirler. Ama aynı biçimde, Galatasaray'ın Karadeniz kıyısında, bir zamanların güzel sayfiyesi Riva'da son kalan yeşil alan üzerine çıkmayı planladığı site de engellenmeli; bu eşsiz yörede mantar gibi biten sitelerin, beton yoğunluğunun arasında son doğa parçası olarak korunmalı. Tüm bunlar gidişata aykırı, biliyorum. Ama doğru olan, yapılması gereken bu değil mi?