Gene Ergenekon, gene etik terazisindeki o hassas denge kriteri. Suçluluğu kanıtlanıncaya kadar herkes masum ise, acaba SABAH'ın Bedrettin Dalan ile ilgili manşeti doğru muydu?.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi'nden "yargı" başlıklı bölüm: "Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü önyargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır." Kamuoyunu birinci derecede ilgilendiren
Ergenekon davası, iki hususu açıklıkla ortaya koydu ve tuzakları gösterdi:
- Gazeteciler yargı sürecinde taraf olmamaktan kaçınamıyor,
- Yapılan hatalar konusunda gerekli özeleştiriden kaçınmak, "karşıdakini" suçlamak moda oldu.
Bu köşede defalarca, gazeteci olarak yüksek gerilimli bir hatta yürüdüğümüzü, akli melekelerimizin çok sert bir sınavdan geçtiğini yazdım.
Ergenekon süreci
Türkiye'de başka pek çok şey gibi basını da özgürleştirecek bir sonuca ulaşsın istiyorsak, herkesin önce kendi evini temizlemesi şart.
"Yargı önünde aksi kanıtlanana kadar herkes masumdur." Bu temel ilkeyi hafta içinde gelen okur uyarılarıyla bir kez daha hatırladık.
İstanbul
Poyrazköy'den salı akşamına doğru bir "flaş" haber geldi: Boş bir arazide yapılan kazılarda bazı silahlar, bombalar, patlayıcı madde ve mühimmat bulunmuştu. Arazinin tapusu
İstek Vakfı'na aitti. Vakfın başkanı,
Ergenekon soruşturmasında zanlı olarak aranan
Bedrettin Dalan'dı. Arazi, 1992'de alınmış ancak askeri bölge olduğu için "kullanılamamış"tı. Yankılar uyandıran gelişme, SABAH'ta manşetten
Dalan'ın Müthiş Cephaneliği şeklinde verildi. Haberin devamı, içeriden,
İstek Arazisinde Cephanelik başlığı altında sunulmuştu.
Haberi, aynı günden başlayarak, bazı okur tepkileri izledi.
"..manşet gazetenize hiç yakışmadı" diye yazmış
Osman Demir . "Vakıf arazisinin tapuları kendilerinde olduğu halde, fiilen sahibi olamamaktan müşteki olmasına rağmen bu başlık, bulunan mühimmatın sahibinin Dalan olduğunu kesin karara bağlamış. 'Pes' diyorum." Bir de
Neylan Taneri'nin yazdıklarına bakalım: "Manşetiniz en fazla 'Dalan'ın arazisinde cephanelik' olabilirdi. Cephanelik kelimesi bile fazla; zira bulunan silahlar ve mühimmat ancak bir mangayı bile donatmaya yetmez,
müthiş demek ne oluyor? Sanki çok ağır silahlar bulunmuş gibi anlam çıkıyor. Bunların Dalan tarafından gömüldüğünü nereden biliyoruz, başka grup veya kişiler tarafından gömülmediği ne malum? Yazmadan önce Dalan ile görüştünüz mü?"
Sencer Fırat:
"Şikâyetim internet sayfanızdaki başlık ile ilgili. Orada 'Dalan'ın Cephaneliği' diye nitelendiriyorsunuz bulunan silahları. Konuyla ilgili yazdığınız haberde ise jandarma kontrolünde olduğu, araziye İstek vakfının hiçbir şey yaptırmadığı ve bölgede SAT komandolarının eğitim yaptığını da belirtiyorsunuz. Bence yargı süreci sonuçlanmadan Dalan'ın cephaneliği diye başlık atmak hiç doğru değil. Anlayacağınız gibi masumdur da demiyorum ama suçluluğu daha ispat edilmedi unutmayalım."
Bu eleştirilere "okur olarak"
Hıncal Uluç da katıldı.
Konuyu Genel Yayın Yönetmeni
Erdal Şafak'a aktardım.
Şafak iki noktaya dikkat çekiyor: Arazinin tapu sahibi olarak İstek Vakfı'na ve yönetimine yüklediği birinci dereceden sorumluluk; ayrıca, arandığı halde,
Dalan'ın
Türkiye'ye dönmüyor oluşunun hakkında yarattığı makul kuşkular. Bunlar nedeniyle, manşetle ilgili eleştirileri kabul noktasında değil.
Ben ise, yazının başında aktardığım temel ilkemiz çerçevesinde, okurların söz konusu ifade konusundaki eleştirilerine hak veriyorum. "Suç yükleyici" olmuş. Çünkü, o ifadede, arazinin İstek Vakfı ve
Dalan'a ait olduğu vurgusunun hayli ötesinde, "taraf alıcı" bir söylem var. "Müthiş" kelimesi de LAW silahları sıradan sayılmasa bilehayli tartışmalı, bana göre çok abartılı bir tercih.
Öte yandan, habere
İstek Vakfı'nın ayrıntılı bir açıklamasının alınması da artı bir puan olarak değerlendirilmeli. Bir bakıma, açıklamanın yarattığı denge nedeniyle de okurlar haklı olarak manşeti yadırgamış olabilir.
Tekrar edelim: Mayınlı toprakta gazetecilik yapıyoruz. Hassas bir yargı süreci söz konusu. İşimiz savcılık, avukatlık veya yargıçlık değil, okurlara sadece gerçeğin her yönünü gösteren, doğruları saklamayan bir habercilik yapmalıyız.
SABAH'tan beklenen bu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 27 Nisan 2009, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/27//baydar.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.