kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Nisan 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
YAVUZ BAYDAR

Özel hayat'ın sınırları

'Özel hayatın gizliliği' herkesin hakkı mı? 'Ulusal güvenlik', bir haberi vermemek için hangi durumlarda argüman olabilir? İngiltere'de geçen hafta yaşananlar 'örnek vaka' oldu.
Otomobil, 8 Nisan Çarşamba günü İngiltere başbakanının Downing Street 10 numaradaki konutunun önünde durdu. Araçtan Scotland Yard'ın Kontr-Terror Şefi Bob Quick çıktı . Quick'in elinde şeffaf plastik bir dosya içinde kâğıtlar vardı. Fotoğrafçılar fırsatı kaçırmadı, kameralar dosyaya "zoom"landı ve deklanşörlere basıldı.
Bob Quick ertesi gün istifa etti. Çünkü ülke çalkalanıyordu.
Hadise şuydu:
Quick'in, Başbakan Gordon Brown'a sunmak üzere yanında getirdiği dosyanın üzerinde 'Çok Gizli' yazıyordu. Bu dosya Londra ve Manchester polisinin uzun bir süredir izlediği, El Kaide ve Pakistan bağlantılı bir terörist grubuna karşı yapılacak "çok büyük" bir operasyonun ayrıntılarını içermekteydi. Elde edilen bilgilere göre, grup Manchester'de Birdcage gece kulübüne ve her gün 150 bin kişinin ziyaret ettiği Trafford alışveriş merkezine saldırı düzenlemek üzereydi. 'Çok Gizli' damgalı dosya tüm zanlıların kimlik ve adreslerini de içermekteydi.
Scotland Yard ve MI5'ta panik baş gösterdi.
Çünkü dosyanın fotoğrafı çekilmişti.
Bunun üzerine, Savunma Bakanlığı'ndan medya kuruluşlarına-adet olduğu üzere- bir "D-Notice" uyarısı gönderildi. Çok ender gönderilen "D-Notice" basını "dikkat, burada ulusal güvenlikle ilgili unsurlar var" diye uyarıyordu. (İngiltere'de medya bu tür uyarılara sorumluluk içinde uyuyor).
Ama problem ortadan kalkmadı.
Çünkü, çağ internet çağıydı. Fotoğraflar ""D-Notice" uyarısının hükmünün olmadığı başka ülkelerde yayınlanmaya başlamıştı bile. Fotoğrafı çekenlerden Getty Images ajansı görüntüleri kaldırmayı kabul etse de, Kaliforniya'da bazı web siteleri yayınlamıştı.
İş kontrolden çıkmıştı, çünkü bu bilgilerin her yere ulaşması ihtimali vardı.
Bunun üzerine Scotland Yard ve MI5 "çok büyük" operasyonu geriye çekerek aynı akşam ve gece yarısı birçok yere baskınlar düzenledi ve sekiz ayrı adreste 12 kişi yakalandı. Polis "üst düzey" zanlıların bazılarına ulaşmanın Quick'in hatası nedeniyle engellendiğini açıkladı.
Bu ilginç olayı, hem "devlet sırrını yayınlamak", "ulusal güvenlik" gibi konuları tartışan bizlerin hem de merak eden okurların, bir "uç örnek" olarak, dikkatine getirmek için aktardım.
Bir "gizli belge"nin fotoğrafı çekiliyor. Basın uyarılıyor, ama basın özgürlüğüne saygı esas olduğu için, "yayınlanabilir" ihtimaline karşı, polis karşı-terör operasyonunu erkene alıyor.
Dikkat ettim: İngiltere'de medyada "biz olsak yayınlardık", "yabancı basın sorumsuz davrandı" gibi lüzumsuz hiçbir tartışma yok.
Onun yerine şu var: Olayın "hassasiyeti" üzerine BBC "Bize ait belgeler ne zaman haber yapılabilir?" başlıklı bir değerlendirme yayınlamış.
Öğreniyoruz ki, elde taşınan belgelerin fotoğraflanıp yayınlanması bir "rutin". Konut Bakanı Caroline Flint, özetle "kriz nedeniyle konut fiyatları hızla düşecek" diyen raporla basına yakalanmış; tabii manşetlere taşınmış. Aynı şey Yerel Yönetimler Bakanı Hazel Blears ile Paul McCartney'den boşanan Heather Mills'in de başına gelmiş.
Acaba "özel hayatın gizliliğine müdahale" mi?
İngiltere'de bu alanda bir yasa yok. BBC'nin yorumu diyor ki: Her şey, belgenin ne olduğuna bağlı. Mesela bir doktor raporu veya kişiye özel bir mektup ise özel hayata ilişkin beklenti oluşabilir .
Ama kamuya mal olmuş kişilerin özel hayata ilişkin beklentileri çok daha az olmalı, diyor BBC . "Bu yüzden" diye devam ediyor, "Bu tür kişilerde bulunan 'özel hayatla ilgili' yazılı veya görsel belgeler kamu yararı adına yayınlanabilir. Tek istisna" diye ekliyor BBC, "Kamuya mal olmuş kişilerin 'devlet güvenliği' ile ilgili belgeleridir."
Quick olayında habercilik açısından iki büyük risk vardı:
İnsan hayatları tehlikeye atılıyordu ve soruşturmanın geri kalan kısmı yasal açıdan sekteye uğrayacaktı.
Son not da bana ait: Bizdeki "yayınlardım, yayınlamazdım" tartışmasına devam etmenin bir faydası olmayacağına göre, İngiltere'dekine benzer bir "D-Notice" mekanizmasının oluşturulması ve çok istisnai hallerde basına "ulusal güvenlikle ilgili hassasiyet var" tavsiyesinin (direktifi değil!) yayınlanması daha doğru olur. Tabii bu mekanizmanın olur olmaz her şeye sansür uygulama amaçlı olarak kullanılmaması kaydıyla. Aksi halde basın bu gayrımeşru çabalara karşı kendi özgürlüğüne sahip çıkmayı tercih edecektir.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın