Hemen hepsinin bir aydır temposu değişmiyor. Günde en az bir saat konuşulan iki miting; bazı akşamlar da
televizyon programı...
Bu kadarla son bulsa iyi; küçük bir uçak veya otomobille iki şehir değiştirmek de gerekiyor...
Siyasi parti liderleri bu kadar yoğun programa nasıl dayanıyor?
Önce İstanbul'a, ardından İzmir'e giderken biz dört gazetecinin CHP lideri
Deniz Baykal 'la sohbeti bu konu üzerinde yoğunlaşıyor.
Baykal,
"Gençliğimde spor yapmamış, hâlâ da yapmıyor olsaydım tempoyu çıkarmam kolay olmazdı..." diye söze giriyor.
Aktardığına göre son dönemde günlük yürüyüşlere yüzmeyi de eklemiş.
"Şirket yok" Mitinglerdeki konuşmaları için profesyonel bir destek alıp almadığını soruyoruz.
Baykal, bu seçimde profesyonel destek almadıklarını açıklıyor.
Açıkladığına göre bazı şirketler başvurmuş; ancak CHP yönetimi önerilerini iyi bulmamış.
CHP lideri rahat ve keyif içinde şöyle diyor:
"Profesyonel yardım alınca bedeli de büyük oluyordu. Propagandayı kendimiz götürdük, paramız da cebimizde kaldı. Yolsuzluk ve yoksulluk temeline dayalı çok iyi bir propaganda süreci çıkardık." Baykal bunu söylese de miting konuşmalarını yazacak (speech writer) bir profesyonele duyulan ihtiyacı gizlemiyor.
"ABD'de bu iş çok iyi yapılıyor" diyor.
Geniş kitlelere hitabet sanatında ABD Başkanı
Barack Obama 'yı başarılı bulduğunu belirtip ekliyor:
"Konuşma yazarları, günler boyunca metni hazırlıyor. Her bir cümle uzun tartışmalar sonucunda yazılıp Başkan'a veriliyor. Mesaj iletirken de ciddi tarih, siyaset, kültür birikimi ile birlikte aktarılıyor..." Kitleleri etkileme sanatında Başbakan Erdoğan'ı nasıl bulduğunu sorduğumuzda yanıtı esprili oluyor:
"Tarih, kültür, sanat birikimi ölçütlerini koymadan iyi..." "Siyaset dinleyemez oluyorum" Peki, mitingler bitip gece eve döndüğünde kendisini nasıl hissediyor?
"Beynim yorgun oluyor" deyip şu itirafta bulunuyor:
"Mitingler bitip eve girdiğimde siyaset dinlemek istemez halde oluyorum. Beynimi boşaltmak için televizyonun karşısına geçiyorum. Düşündürmeyecek eğlenceli, kovboy türü filmler varsa oturup seyretmeyi tercih ediyorum. Bir de torunla şakalaşıyorum." Bunları anlatırken, siyasi olarak kitlelere ilk konuşmasını yaptığı 1970'li yıllara dönüyor.
Siyasete atıldığı ilk günler
"çok mahcup çıkıp konuşmaktan çekinen" bir kişi olduğunu belirtip o günleri şöyle anımsıyor:
"Bazen Bülent Bey (Ecevit) 'Haydi sen de çık konuş'
derdi. Elim ayağım tutulurdu. Çıkıp ne diyeceğim, nasıl konuşacağım. Elimi ne yöne doğru hareket ettireceğim diye telaşlanırdım..." Rahşan Ecevit dersi Bu aşamada ilk kez bir sırrını da açıklıyor:
"Rahşan Hanım (Ecevit) bana çok yardımcı oldu. Kitle karşısında konuşma derslerimi ilk Rahşan Hanım'dan aldım diyebilirim." Detaylarını da aktarıyor:
"Rahşan Hanım, 'Çok hızlı konuşuyorsun. Kitlelere konuşurken yavaş konuş; o zaman kitleler konuşmanı daha rahat anlar ve sözlerini hazmederler'
dedi." CHP liderinin aktardığına göre, Rahşan Ecevit'in hitabet sanatı ile ilgili öğretileri bununla kalmamış:
"İlk başlarda gırtlaktan ses tellerini yorarak konuşurdum, hemen sesim kısılırdı. Sonra diyaframdan bağırmadan, ses tellerini yormadan yüksek sesle konuşmayı öğrendim..." Baykal, İzmir'den Ankara'ya dönerken keyifli bir ses tonuyla şöyle diyor:
"İyi bir süreç çıkardık, mevcut 8 belediyenin üzerine yenilerini koyarız..."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 24 Mart 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/24//haber,B4DE9E593D12426795B8D0376215BC61.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.