Seçimden önceki son pazarı 5 parti İstanbul'a ayırmıştı. İstanbul'un üç merkezinde 5 miting yapıldı. Ve yaklaşık 300 bin kişi farklı saatlerde bu meydanları doldurdu.
Amaç oy değil, gövde gösterisiydi...
Bu nedenle mitinglerde ne mesaj verildiğinden çok
"Kaç kişi katıldı?" yarışı yapıldı. Oysa kısaca dolaştığım Çağlayan'daki CHP ve bir süre izlediğim Kazlıçeşme AK Parti mitingleri çok daha vahim bir şeyi gösterdi.
Türkiye'de iktidar var ama muhalefet hâlâ yok.
Özellikle Çağlayan'daki CHP mitingine gelenlerin büyük çoğunluğunun
Kemal Kılıçdaroğlu için gelmesi de bu muhalefet arayışını gösteriyor.
O mitingde ne Kılıçdaroğlu konuşturuldu, ne de iktidara alternatif bir muhalefetin doğuşuna yönelik bir işaret vardı.
Aslında her iki mitingde de daha önce söylenmiş sözlerin ötesine geçilmedi. Ne yeni bir söz söylendi ne de yeni bir açılım duyduk.
Ama iki mitingde de vazgeçilmeyen ortak bir nokta vardı: Son bir haftaya damgasını vuran
televizyon yıldızı
Mehmet Ali Erbil polemiği.
Bu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Erbil'in Çarkıfelek'te söylediği sözler günlerdir medya ve meydanlarda yankılanıyor.
Neden?
Nedeni çok açık... Yukarıda da söylediğimiz gibi
Türkiye yüksek düzeyde bir muhalefet boşluğu içinde...
Gerçekten
Türkiye ilginç bir ülke...
Eğer bir
televizyon yıldızının iktidara yönelik çıkışı muhalefet ve iktidar arasında
"derin" bir tartışma yaratıyorsa orada bir gariplik olduğu kesin.
Birilerinin bundan ders çıkarması gerekirken bunu kullanması sadece şaşırtıcı değil aynı zamanda kaygı verici.
Genç bir siyasetçi bu durumu şöyle yorumluyor:
"Bu şunu gösteriyor: Muhalefetin bir aydır meydanlarda söylediği hiçbir söz Mehmet Ali Erbil'in bir çift lafı kadar tesir etmedi. Muhalefetin çok önüne geçti... Aslında adam çok spesifik, ilk defa duyduğumuz bir şey söylemedi. Ama memleket farklı bir muhalefeti o kadar özlemiş ki, ona sarıldı.
Açıkçası muhalefet o kadar aciz durumda ki, aslında kendi işlevsizliğini ortaya koyan kişiye dört elle sarılıyor. Oysa normal şartlarda muhalefetin bir özeleştiri yapması gerekiyor. Çünkü Erbil'in teşhisi memlekette muhalefet olmadığını gösteriyor."
Bu gerçeği aylar, hatta yıllardır siyaset uzmanları seslendiriyor. Dünkü yazısında
Hasan Bülent Kahraman da bu gerçeği çarpıcı bir tespitle dile getirdi:
"Neticede Türk siyaseti iktidarı konuşmakta ama kimse mesela bu seçimde muhalefetin ne yapacağını merak etmemektedir. Olabilecek en kötü şeydir bu..."
Erbil tartışmasının bir boyutu da iktidarla ilgili.
Genç siyasetçi, iktidarın üzerine düşenler olduğunu belirterek şöyle diyor:
"İktidarın da bundan ders çıkarması lazım...
Türkiye'de insanların tenkit ettiği anda dışlanacaklarına dair bir algı var. Siz buna önyargılı da diyebilirsiniz ama var. Mehmet Ali Erbil, söylediği sözlerden sonra 'Çocuklarımın ABD pasaportu var, gidebilirim' mesajı veriyor. İktidarın görevi insanlara bunu düşündürtmemek..."
Pazar günkü İstanbul mitingleri oyları değiştirmeye değil, taraftarları motiveye yönelikti.
Bu nedenle AK Parti de, CHP de, SP, BBP ve Demokrat Parti de İstanbul'daki mitingleriyle taraftarlarını ateşleyerek hedeflerine ulaştılar.
Ama bu tespit şu gerçeği değiştirmedi:
Geride kalan o mitingleri düşününce, AK Parti'nin bir adım değil, birkaç adım önde olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz.
Bu da, büyük olasılıkla bu seçimlere de
"muhalefetini arayan ülke" olarak gireceğimizi gösteriyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 24 Mart 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/24//ovur.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.