Tam da hava ısınmaya başlamışken, tammm da 'geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları' derken, tam da kendimi sokaklara atma isteği ile yanıp tutuşurken, yarım gün içinde çöktüm... Hastayım. Ve bu duruma sinir olmaktayım. Kendimi iyi hissetmeye çalışıp, hastalık moduna girmemek için gösterdiğim tüm direnç, bademciklerimin de şişmek suretiyle olaya müdahil olmasıyla yıkılıverdi. Epey bir süre direndim oysa... 'Çık o kanaldan çıııkk, iyisin, yok bişeyin, hasta olacak zaman değilll,' falan dedim ama, faranjitime dinletemedim. Ehh spiritüel girişimler fayda etmeyince, o zaman bir an önce ilaç tedavisine başlayalım, bilime sığınalım, kimyasalı karaciğere dayayalım dedim. Doktora neden mi gitmedim? Aaa! Çok gereksiz bir soru... Türk insanı altı üstü bir üst solunum yolu enfeksiyonu için doktora gider mi hiç? Çocukluğumuzdan beri öyle yetişmedik mi biz? Babalar doktor, anneler pambık hemşire... Ateş yoksa parasetamol, ateş yaptıysa dayarsın antibiyotiği, bitti gitti... Araya biraz pastil, bir kaç kaşık şurup, bir iki yudum da burun damlası serpiştirdin mi, bir haftaya kalmaz dippppçik gibi ayağa kalkarsın.
Öyledir ama; Her Türk'ün gizli mesleğidir doktorluk.. Hatta şimdi teknoloji gelişti, internet hayatımıza girdi, her evde baş köşeye bir bilgisayar yerleşti ya, bizler de bu sayede pratisyen hekimlikten uzmanlığa terfi ettik. Ben mesela evdeki mevcut ilaçlar arasında ismi yabancı gelen bir tanesine rastladım.. Hemen bir Google aramasıyla bu ilacın üst solunum yolları için kullanılan bir antibiyotik olduğunu öğrendim.. 'Endikasyonları'ndan sonra 'kullanım dozu'nu da tıklayınca, bir anda kendi kendimin kulak-burun-boğazcısı oldum! Bütün bunları iyi bir halt ettiğim için gurur vesilesi yapıp da yazmıyorum tabii ki... Benim gibi insanların çokkluğunu biliyorum ve kendim de dahil, bu tür internette doktorculuk oynayanları 'Büyük Ahmak' ilan ediyorum. Ve de günün birinde başımıza, içinden çıkılmaz işler açmadan, bir an önce bu huyumuzdan vazgeçmeyi diliyorum. Allah hepimize akıl fikir versin! Çek bi nar suyu, az portakallı olsun. Sağlıklı yaşam artık her insanın saplantısı oldu ya, bu işten para kazanmak isteyenler de kolları sıvadı tabii.. Yok lahana kapsülü, yok elma fitili, yok kaktüs suyu derken, piyasaya birbiri ardına bitkisel(!) ürünler pompalanıyor. Parası bu mucize ürünlere yatırım yapmaya yetmeyenler de işin özüne inmeyi tercih ediyor. Bugünlerde elektrikçi, mobilyacı, anahtarcı ve bilimum mevzuyla alakasız dükkânın önünde, taze meyve suyu standı görüyorum. Sizin de mutlaka dikkatinizi çekmiştir.. Diyelim amcam emlakçı, ama atmış kapının önüne küçük bir masa, koymuş üzerine katı meyve sıkacağını, taze meyve fışkırtıcısını... Yanına da üç beş plastik bardak.. Al sana sağlıklı yaşam standı... Özellikle sabah işe giderken vitamin depolamak isteyenler çok rağbet ediyormuş bu sokak vitamincilerine... E süper! Çaya-çorbaya, krize-hastalığa; Limonnnn!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 8 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/08/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.