Ezberleri bozmak doğru olsa da yorucudur. İlkokuldan başlayarak kendi tarihinizle ve kendi toplumunuzla ilgili olarak öğrendiğiniz ne varsa bunların pek çoğunun gerçeklerle bağdaşmadığını size gösterenlere herhalde teşekkür etmezsiniz.
Öncelikle
"Bunların söyledikleri gerçek dışı olguları içeriyor " diye düşünürsünüz.
Hatta ezberletilmiş bilgilerinizi eleştirenleri ve size alternatif bilgiler sunanları
"Hain" veya
"Rejim düşmanı" olarak da görebilirsiniz.
Neticede ezbercilik aynı zamanda kolaycılıktır da.
Ezbercilik, düşünmeye, tartışmaya, araştırmaya, sorgulamaya alternatiftir.
Ezberler devleti yönetenlerin oluşturduğu bilgilerden oluşuyorlarsa, bunlar aynı zamanda statükonun da temel direkleridir.
Ezberleri bozulanlar size öfkelenirken, ezberleri üretenler de sizi cezalandırır.
Ezberler ceza yasaları ile de korunmaktadır çünkü.
Batı'nın Ortaçağ'dan Aydınlanmaya ve Rönesans'a geçişi aslında büyük bir ezber bozumudur.
Batı aydınlanması Katolik kilisesinin ürettiği, engizisyonla ve aforozlarla korunan ezberler, aydınlanmış beyinler tarafından bozulmuştur. En kutsal kavramlar bile irdelenmeye başlamış, müthiş bir özeleştiri dalgasını aynı ölçüdeki hoşgörü ortamı karşılamıştır.
Bizim toplumuzun aydınlanma sürecine katılması gecikmeli olmuştur.
Bunun sayısız nedenleri vardır. Batı'da aydınlanma üniversitelerden başlamıştır.
Üniversite, bilinen her şeyin tartışılabildiği ve daha ötesi reddedilebildiği bir bilim ve düşünce forumu olarak, Batı aydınlanmasına öncülük etmiştir.
Bizim aydınlanma sürecine katılmamızdaki gecikmenin nedeni belki de eğitim sistemimizden kaynaklanır. Osmanlı'da her şeyin tartışılabildiği ve hatta reddedildiği eğitim kurumlarını görmek pek mümkün değildir.
Devlet ise Batı'nın kendisini yenileyip gelişmesinin nedenleri yerine sonuçlarıyla ilgilenmiştir. Osmanlı ordusunun Batılı uzmanlar tarafından modernleştirilmesi çabaları veya Paris'e ressamların gönderilmesi, aydınlanma için yeterli sayılmıştır.
Aydın bireyler Ancak devlet ve toplum aydınlanma sürecine girmemiş olsa da, aydın bireyler Batı aydınlanmasına ışık tutan insanları ve düşünceleri Osmanlı'ya tanıtmışlardır.
Cumhuriyetçilik, demokrasi, milliyetçilik, laiklik, parlamenter sistem gibi olgular, Cumhuriyet öncesinde ve özellikle 2'nci Meşrutiyet döneminde yoğun biçimde yazılmış ve tartışılmıştır.
Cumhuriyet'i kuranlar bu bilgilere sahip olarak, tarihimizde yeni bir sayfa açtılar.
Ancak bir süre sonra Cumhuriyet'in de ezberleri oluşmaya başladı.
Tartışılmazlar, tabular ve yasaklar, ceza yasaları ile korunma altına alındı.
İşin en garip yanı Batı'dan model alınarak kurulan üniversiteler de ezberlerin tekrarlandığı mekânlar haline dönüştü.
Batı'nın 17'nci, 18'inci yüzyılda tartıştığı konuları ele almak bizde
"Rejim tehdidi" biçiminde değerlendirildi.
Laiklik dini inançların teokratik totaliter bir sisteme dönüşmemesinin, inanç ve ibadet özgürlüğünün teminatı olmalıydı.
Bağ bozumu mevsimi Toplumdaki farklılıklar bölünme tehlikesinin değil kültürel zenginliğin kaynağı biçiminde algılanmalıydı.
"Halk "ın temsilcilerine devlet yönetiminin teslim edilmesi ve demokrasinin sağlığı, vazgeçilmez temel siyasal değerler olarak kabul edilmeliydi.
"Hukukun üstünlüğü" denildiği zaman, hukukun devletin de üzerinde olduğu anlaşılmalıydı.
Resmi ve ideolojik tarih öğretisi de, diğer etnik gruplar ile azınlıkları tehlike olarak gösteren ezberler de olmamalıydı.
Şimdi bunlar oluyor.
Ezberlerin bağ bozumu mevsimine girmekteyiz.
Yani zor ve yorucu bir sürecin henüz başındayız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 5 Mart 2009, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/05//haber,36B29807037B4B7E89702A656A983860.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.