Bazıları tarafından hâlâ
"1000 yıl" süreceğine inanılan 28 Şubat döneminde, biz susturulmuş gazete yazarlarının kitaplarını
"Birey Yayınları" basardı.
Yayınevinin sahibi Mahmut Balcı bir bahar günü yazarlarını Sultanahmet'teki bir lokantaya davet etti.
Hepimiz
"U" biçiminde düzenlenmiş sofranın çevresinde toplandık.
Mahmut Balcı açılış konuşmasını yapmak için ayağa kalktı ve sözlerine
"Geleneksel yemeğimize hoş geldiniz" dedi.
Yayınevi çok yeniydi, tüm yazarlar ilk kez birlikte oluyorduk ama Mahmut Balcı bu yemeği
"Geleneksel" olarak nitelemeyi uygun görmüştü.
Buna benzer
"Geleneksel" etkinliklerde davetli olarak yer alırken, yoksul bir Korsikalı subayken daha sonra kendini Fransız İmparatoru ilan eden Napolyon'un
"Benim hanedanım bende başlar" dediğini hatırlarım.
Özetle her geleneğin ve her hanedanın bir başlangıcı mutlaka vardır.
O başlangıç sizin yaşadığınız döneme de rastlayabilir.
Bunlardan biri de sevgili meslektaşlarımız Fehmi Koru ile Erhan Köknar'ın başlattıkları
"Geleneksel Fasıl Toplantıları"dır.
Benim önceden verilmiş bir söz dolayısıyla katılamadığım son toplantıya Aydın Doğan katıldığı için, bu etkinliği Hürriyet'teki köşesinde Ahmet Hakan da yazdı.
Sanki faslı dinlememiş Bu yazı ne yazık ki o gece icra edilen,
"Uşşak Faslı" üzerinde değildi.
Anlaşıldığı kadarıyla Aydın Doğan'ın bu
"geleneksel toplantı"ya katılmış olması dolayısıyla kaleme alınmıştı.
Örneğin o gece
"Aydın Bey her zaman olduğu gibi yine 'önemsiz' gibi görünen sorular sorarak 'önemli' bilgiler almış" muhataplarından...
Bu geleneksel fasla ilişkin olarak aldığı notlarda Ahmet Hakan fasıl hakkında sadece
"Hanendeler ve sazendeler işlerini acayip ciddiye aldılar" cümlesini yazmıştı.
Dün
"Haberx.com"da ise faslın sazendelerinden udi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın
"O gece" ye ilişkin notlarında,
"önemsiz" gibi görünen noktaların ne kadar
"önemli" oldukları şöyle anlatılmıştı.
BİR: (Ahmet Hakan) Biz sazendeler için
"işlerini acayip ciddiye almışlar" diye yazmış. Öyledir musiki politika gibi değildir; ciddi iştir.
İKİ: Şarkıların güfte yazarlarının adlarının da çoğu zaman belirtilmemesi gibi biz sazendelerin isimleri de hep
'es' geçilir. Bu eksiği tamamlayalım. Kanunda Dr. Akif Köksel, kemanda Şükrü Özoğuz, mızraplı tanburda Hulusi Babalık ve udda bendeniz Dr. Ahmet Rasim Küçükusta vardı.
ÜÇ: Uşşak yani âşıklar makamındaki faslı Dr. Adnan Çoban derlemişti ve aynı zamanda
'serhanende' de o idi. Çalan ve söyleyenlerin yarısından çoğu doktor olunca kaçınılmaz olarak
'tıp fakültesinden arada sırada doktor çıktığı' esprisi yapılmadan olmadı tabii ki.
Yerinden "Ayakta" okumak DÖRT: THY Yönetim Kurulu Başkanı olan Candan Karlıtekin hem müthiş bir
'musikisever' ve hem de müthiş bir tenor. O gece Cevdet Çağla' nın Kürdâr
'Senin coşkun suların koynuna mehtap alamaz' ve Sultanâh
'Kaçıncı faslı bahar bu solar gider emelim' şarkılarını seslendirdi.
BEŞ: Candan Bey bu şarkıları
'yerinden' okudu. Bu her babayiğidin harcı bir iş değil. Eskileri saymazsak tiz nevada sesi titremeyen pek az tenor vardır. Helal olsun ona.
ALTI: Ahmet Hakan'a özel not: Yerinden okumak demek
'oturarak' okumak anlamında değil. Bu bir eserin bestekârı tarafından yazılan notasına göre okunması demek. Çoğu solist bir ses, dört veya beş ses pesten okurlar. Böylece tiz seslerde göbekleri de sesleri de çatlamaz. Günümüzde şarkıları yerinden okuyan profesyonel sanatçı sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
GECENİN FALSOSU: Falso yalnız müzisyenlere özgü bir şey değil. Gecenin falsosu uşşak faslının yarıda kesilip apar topar Samime Sanay' ın sahne almasıydı. Samime Hanım da afalladı.
'Ben yılların solistiyim; şimdi uvertür mü oldum' gibisinden sözler etti. Falsonun sebebini sonradan kavradık: Meğer Aydın Bey erken kalkacakmış. Şu günlerde onu hoş görmemek mümkün değil.
Prof. Dr. Küçükusta özetle bunları yazmış.
Bütün bu durumlardan çıkartılması gereken ders ortada.
Türk müziği de Uşşak makamı da ciddiye alınması gerekli konulardır. Sevgili Ahmet Hakan böyle
"Geleneksel Fasıl"larda, müziği de önplanda tutmaya çalışmalıdır.
NOT- Bu yazıyı yazarken güftesi Yahya Kemal'in
"Veda Gazeli"inden alınan ve bestesi Süleyman Erguner'in olan Uşşak Yürüksemaiyi Safiye Ayla'dan dinliyordum:
"Ömrün şu biten neş'vesi tam olsun erenler Son meclisi câm üstünde câm olsun erenler Şükranla vedâ ettiğimiz câmı fenaya Son pendimiz ahlafa devam olsun erenler ..................................... Tekrar mülâki oluruz bezmi ezelde Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler Yeni kuşaklara
"Pend"in
nasihat etmek,
"Ahlaf"ın da
gelecek kuşaklar anlamına geldiğini hatırlatırım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 23 Şubat 2009, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/23//haber,335BEBE298DD4F03B108E627AF43DE23.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.