Sizlerin durumu nedir bilemem ama ben lanetlendim. Hem de
henüz kurtulma duası olmayan bir lanet ile.
Adına
Dijital Lanet diyorum.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yarattığı dünyada vücut bulan bir lanet.
Bir kez lanetlendiğinizde
bir daha asla iflah edemeyeceğiniz türden sonuçları var. Her babayiğidin karşı koyamayacağı, bünyeden, nüfuzdan, güçten mevkiden bağımsız bir "
enfekte" boyutu var.
Bu
lanete karşı efsunlu olan birileri var mı bilmiyorum ama...
Benim efsunum olmadığı kesin.
Zira
Dijital Lanet'in tüm bulguları bende var ve ıstırabını her dem yaşıyorum.
Dijital Lanet, öyle
durup dururken gelip sizi bulmaz.
Adından anlaşıldığı üzere bir şekilde "
dijital" olmak gerekir.
Bu lanetin şiddetini de "
dijitalleşme oranınız" belirler.
Bilgi ve iletişim teknolojisini kullanma dereceniz, lanetlenme riskinizi artırdığı gibi bu lanetin üzerinizdeki şiddetini de tayin eder.
Benim lanetlenme sürecim, bundan 12 yıl önce sahip olduğum
cep telefonu ile başladı.
Aslında telefondan ziyade sim kartımın taşıdığı
numara, bu dijital laneti bana çeken şey oldu.
Yetmedi,
bilgisayarı hayatımın her şubesine sokunca, dijital lanet, "
virüs" oldu, geldi ve beni buldu.
Sonra da parayı elektrona dönüştüren
kredi kartlarım, işlediğim bir diğer günahtı ve bu durumda lanet, doğal olarak kaçınılmaz hale geldi.
Virüs ile baş etmeyi bir şekilde başardım. Neticede bunun da bir bedeli vardı.
Anti virüs yazılımlara ödediğim paraları düşünüyorum da...
Internet'in temsil ettiği sanal dünyada elektronik postam, dijital lanetin ikinci ara yüzüydü artık.
Spam denen istenmeyen postalar ile çoğu kez işimi yapamaz oldum.
Gerçek dünyada bir arada iken son derece aklı başındaki pek çok arkadaşımın, sanal dünyada adeta birer
spam canavarına dönüştüklerine tanık oldum.
İlk olarak kimin ürettiği genelde meçhul olan
yazılı metinler, videolar, ses dosyası veya fotoğraflar, postama akın ediyor, bu dijital lanet,
vebadan daha hızlı yayılıyordu.
Bu vahşi dünyada tam da ayakta kalmayı başardım derken,
cep telefonları ve
kredi kartları koalisyonuyla başka bir lanet geldi ve beni buldu.
Ceplerdeki spam. Yani isteğiniz dışında
cebinize gelen kısa mesajlar.
Yani isteseniz de istemeseniz de cebinizde beliren
sms'ler. Mesela tek hizmeti(!) ilçesinde oturanlara SMS üzerinden icraatını(!) anlatan
belediye başkanım. Mesela ayrandöner dahi alsam; "
harcamalarınızda şu kadar.." diye başlayıp kulağımı çeken
kredi kartım. Mesela hayatımda olmamasına rağmen, "
kamyonlarımız indirimde, show room'a bekleriz" diyen kamyoncum.
Mesela "
şu anda kanal filancada programa çıkmak için evden hareket ettim" diyen
Erhan Göksel'im. Mesela kazara telefon numaramı yazdığım Anadolu'nun bir otelindeki "
hâlâ bekliyoruz" diyen oto kiralamacım, otelcim.
Mesela
zarf açılışına bile davet etmeyi kendine görev bilen
şirketlerim.
Mesela tuvalete giderken dahi bunu bilmemi isteyen adını veremeyeceğim yığınca şirket, siyasetçi, sanatçı ve arkadaşım.
Adını bilmediklerimi saymıyorum bile.
Dijital Lanet'in son perdesinde kredi kartları üzerinden
beni terörize eden bankaları asla unutamam.
Kendi rızamla edindiğim kredi kartımı bir kenara koyuyorum. Nasıl sahip olduğumu dahi hatırlamadığım kartlara "
harcama yapmadığım halde" ödediğim paraları duysanız şaşarsınız.
İptal et olsun bitsin diyenlere de cevabım şudur; "
Bu kadar kolay ise sen yap!"
Son olarak lanetimin en büyüklerinden biri de evimdeki telefonlar ve internet bağlantım ile
beni terörize eden yerleşik operatörüm. 4 mb parası alıp 1 mb'yi zor sağlayan, evimdeki 2 hattan sürekli para alan ve her iptal girişimimde sürekli olarak
beni püskürten operatörüm.
Bu dijital lanetin henüz bilinen bir "
tedavisi" yok.
Mesela
size cep mesajı gönderenleri durduramazsınız. Mesela
kredi kartınızı iptal etmek sandığınız kadar kolay, hatta bazen mümkün değildir.
Eğer bir kez telefonunuzu veya adres bilgilerinizi kaptırmışsanız, sizin bir şey yapmanıza artık gerek kalmamıştır.
Dijital Lanet gelip sizi bulacaktır. Peki, bu lanetin ardında
kimler var ve bunu
neden yaparlar?
Tedbir önerileriyle birlikte bunu
gelecek yazımda anlatacağım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 24 Şubat 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/24//oguz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.