Küresel ekonomideki fırtına, bizleri, mevcut ezberlerimizi gözden geçirmeye zorluyor. "
Küçük olsun benim olsun " ezberi, bunlardan biri. Krizlerin "
servetin el değiştirme " etkisi, ölçekleri de yeniden belirliyor.
Nitekim aralarında
Türkiye'nin de bulunduğu 40 ülkenin madencileri, güçlerini birleştirme kararı aldı. Polonya'nın
Krakow kentinde bir araya gelen madencilerin amacı, oluşturacakları bir tür sendikasyonlar sayesinde belli bir ölçeğe taşınmak. Bu sayede
sürdürülebilir etkinlik elde etmek.
Aynı yaklaşımı, bankalar ve sigorta şirketlerinde görmüştük.
Otomotivciler zaten bunu yıllardan beri yapıyor. Dış talebin kısılması ardından benzer baskıyı, ihracatçılarımız yaşıyor.
Belli ki bu baskı, krizin derinleşmesine bağlı olarak,
artarak sürecek.
Neticede düne kadar dış pazarlarda birbirinin ayağına basan ve fiyat üzerinden yıkıcı rekabeti seçen akılsız firmalarımız, bu tutumun "
yanlış " olduğunu
en maliyetli yöntemle öğreniyor.
Ölçek sorununu Cumhurbaşkanı ile gittiğimiz
Suudi Arabistan'daki temaslarımızda bir kez daha gördük. 2010 sonuna kadar 220 milyar dolarlık proje dağıtacak olan Suudilerin dikkate aldıkları
en önemli kriterlerden biri; ölçek olarak dile getirildi.
Tarımda ölçek sorununu, miras hukukunun doğal uzantısı ve kültürel refleksimizin neticesi olarak zaten yaşıyoruz.
Türkiye şartlarında verimli işletme büyüklüğü, ortalama
59 dekar .
Ancak rekabet avantajı yaratabilmek açısından bu arazilerin en az
130 dekarlık işletmeler halinde tasarlanması gerekiyor.
Yerel yönetimler, verimli hizmet üretme noktasında ölçek sorununu en dramatik yaşayan birimler olarak karşımıza çıkıyor.
Nitekim küçük beldelerin kapatılması, ölçeğin sağladığı imkânların önemini ortaya koyuyor. Şimdi soru şudur; ölçek sorunu yaşayan firmalar, krizlerin şartları zora soktuğu ortamda
tutunamayacağına göre, bunlara ne olacak?
Tabii ki çoğu
ortadan kalkacak .
Dayanabilenlerin ise ellerinde büyük ihtimalle yalnızca
şirket tabelası kalacak.
Krizlerden öğrenen
Türkiye, bunu çok iyi biliyor. Zira bu alanda yığınca "
batık " tecrübesi var.
Hal böyle iken ölçek sorununu aşma yönündeki adımların yeterince hızlı olmadığı da ortada.
Belki de bu alanda kamunun atması gereken adımlar olmalı.
Mesela belli ölçeği sağlayamayan firmaları "
birlikte iş yapmaya " zorlayacak düzenlemeler düşünülebilir.
Aslında doğrudan veya dolaylı olarak "
zorlayıcı " ve "
teşvik edici " uygulamalar olsa bile, bunların yeterli olmadığı açık.
Güçleri birleştirme, ortaklık, işbirliği... Bunlar kulağa hoş gelen kelimeler.
Hele ki krizin
Demokles'in Kılıcı gibi ensemizde asılı durduğu ortamda daha iştah açıcı bir hal alıyorlar.
Fakat ortaklık kültürü yeşermemiş iş dünyamızda bu adımlar sanıldığı kadar kolay atılamıyor.
Kurulu ortaklıkların dahi "
pamuk ipliğine bağlı " kırılgan yapıları, ölçek sorununu aşma konusundaki en önemli tehdidimizi oluşturuyor.
Belli bir ölçeğe eriştiğinizde pazarlık gücünüz olabiliyor, insan kaynağı geliştirebiliyor,
kurumsallaşmayı sağlayabiliyor ve daha da önemlisi kaynaklarınızı verimli kullanmayı başarabiliyorsunuz.
Bunu bilmemize rağmen bizi paçamızdan aşağı çeken "
ötekine güvensizlik " olgusu, günün sonunda dilimizdeki türküyü, "
küçük olsun, benim olsun " ezberine taşıyıveriyor.
Miras Hukuku'ndaki düzenlemelerin yanı sıra kamu ile iş yapma alanı başta olmak üzere, kredilendirme, pazarlama ve tanıtım desteği gibi alanlarda "
ölçeği " zorlayan yeni yaptırımların, acilen devreye alınması gerekiyor. Dingil kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur.
Küresel fırtınanın rüzgârından firması kapanmış ve çalışanı işsizlik limanına savrulmuş binlerce işletmenin batmasında ölçek sorunu da etkili oldu kuşkusuz.
Ancak hâlâ sistemde iş yapan
1 milyon 200 bin işletmemizin benzer bir sıkıntı ile karşı karşıya olduğunu biliyoruz.
Yarışta olduğumuz AB ülkelerine baktığımızda bizdeki
KOBİ'lerin neden
OBİ (orta veya büyük) işletmeye dönüşmesi gerektiğini daha iyi anlıyoruz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 10 Şubat 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/10//haber,8B7C2D709BDC4B6B977A0435AACF1AD8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.