UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Kâtibimin şeyi çamur!
Birbirlerini nasıl buluyorlar; artık "Facebook"ta filan mı yoksa "feysbok" içinde mi, bilmiyorum.
1 numaralar Güçsevici.
Onların ardına, yanına, sağına, soluna sığışan, yılışan numaralı numaracılar ise Güçlüsevici.
Bu, ikiyüzlü bir aşk hikâyesi.
Güçsevici'nin en tuttukları Güçlüseviciler.
Güçlüseviciler ise zaten Güçseviciler'e hayran.
Bizim meslekte bu "ilişki" daha bariz kokuyor; çünkü hayran Güçlüseviciler Güçseviciler'in eteğine paçasına yapışmakla kifayet etmiyor, bir de bunu ilan ve beyan ediyorlar. Bu sayede "enerji ve güç transferi" yapıyor olmalılar.
Bunlar ikiye ayrılıyor:
1. Güçlüsevici'ye adayarak bedenini, ruhunu, aklını, vicdanını, kalemini, alemini; onun gücü vasıtasıyla kendi gücüne de hayran kalıp Elgücüşeyiylegüçsevici olanlar var.
2. Bir de, haddini bilip aşağılanmaya bile gerek kalmadan veya her tükürükte "Yarabbi şükür" deyu kendini aşağı görerek sadece Güçlükuyruksevici olmaktan ötesini hayal bile etmeyenler.
Buradaki önemli bir husus, bu tapınma türünün, "ideolojilerüstü" olması.
Çünkü bu hal ve gidiş bir bakıma hakikaten "Tarihin Sonu". Hakikaten "İnsanın Sonu".
Onlar karşı saflarda dahi birbirlerinin safında, birbirinin içinde, birbirinin dışında, dışkısında esasen.
Didiştikleri anlarda dahi, birbirlerine nefret kusarken, onları tiksindiren şey Güçsevici, Güçlüsevici olması değil berikinin.
O zaten aynadaki kendi sureti. "Medya patronu gücü"ne tavır alan
"iktidar gücü"nün derdi, "Aşırı güç kullanımı"yla ilgili değil. O gücü çalışanlarının üstünde kullandığında dert etmiyor. Kendisinden yana kullanırsa, no problem hep. "Karşı güç" pozisyonu alırsa ondan haz etmiyor; o süre zarfında.
"Medya patronu gücü"nün nefreti de aşırı bir "iktidar gücü"ne değil. Asker ya da sivil, "iktidar gücü"yle bir derdi yok. Onların toplum, demokrasi, hukuk üstünde, sivil veya asker güçsüzlerin tepesinde tahakkümü ile sorunu yok. Kendinden yana, kendisine hizmet eden, ittifak kuran hiçbir Güçsevici ile çelişkisi yok. Çatıştıklarında aklına geliyor, diğerinin Güçseviciliği. O da o zaman zarfında.
Aynı şey kâtipler için de geçerli.
Çoğunun derdi "otorite" ile değil; "öteki otorite" ile. Hatta gün geliyor, ona bile yavşıyor.
Askeri otoriteye karşı demokrat iken sivil tahakküme, siyasette, medyada, piyasada eşitsiz ve aşırı güç kullanımına tek kelime etmeyebilen demokratlar ülkesi burası.
Sivil otoritenin güç kullanımı karşısında özgürlük, hak, hukuk, demokrasi, cumhuriyet diye nutuklar atıp tepinirken, askeri otorite veya medya veya para gücünün ettikleri karşısında nutku tutulanların cenneti.
Çünkü, Güçlüseviciler'in mutlaka yapıştıkları, yanaştıkları, yılıştıkları, yaraştıkları, sırnaştıkları başka bir Güçsevici var:
Siyasette, askeriyede, medyada, piyasada, cemiyette, cemaatte.
O yüzden, "Kâtibimin setresi", dili, eli, kalemi, ekranı, manşeti "uzun" ama "eteği çamur."
Hep çamur!
İlle de çamur!
Bi daha çamur!
Aynen çamur!
Çamur içindeki Güçlüsevici kâtibime kolalı da gömlek o yüzden ne güzel yaraşıyor!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 24 Şubat 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/24//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.