Buket Uzuner, "Yolculuk bize başka kültürleri koku, ses, tat ve renkleriyle algılama şansı veriyor," diyor.
7 yolcu 7 hikâye 7 yemek
Gezgin-yazar Buket Uzuner, son kitabı Yolda'da, seyahatlerde tanıştığı yedi tuhaf yolcunun izinde yedi ayrı hikâye anlatıyor. "Başkalarını tanıdıkça ne kadar aynı olduğumuzu anlarız," diyen Uzuner, Marakeş'ten Honolulu'ya uzanan bu yolculuk hikâyelerinin sonuna o ülkenin en bilinen bir yemeğinin tarifini de eklemiş..
"Kendimi bildim bileli en iyi hissettiğim ruh durumum hep yollarda oldu," diyen bir yazarla sohbet de her anı dolu dolu bir yolculuğa benziyor.
Ülkeden ülkeye, yazardan yazara, dünyanın bin bir türlü halinden insanlık hallerine... Yolculuk anılarından seçtiği hikâyelerden oluşan ve Turkuvaz Kitapçılık'tan çıkan Yolda kitabını konuşmak için Moda'daki yazı evinde buluştuğumuz Buket Uzuner, bir yandan yeni kitabının heyecanı, bir yandan da birkaç gün önce babasını kaybetmenin hüznüyle sorularımı yanıtladı.
- Her kitap bir yolculuktur ama siz gerçek bir gezgin yazarsınız. Özellikle de ikiyüzlülük, eşitsizlik, kadın düşmanlığıyla başa çıkamayan huzursuz ruh halinizi yatıştırma umuduyla bu yolculuklara çıktığınızı söylüyorsunuz. Bu huzursuzluğunuzun nedeni, biraz da bulunduğumuz coğrafyanın karmaşası olabilir mi? - Başka bir ülkede yaşıyor olsam da yapardım bunu...
Yolda'nın hikâyelerinden birindeki kahraman ki, bir tek onun gerçek adını korudum kitaptaki yolcular arasında: İspanyol yazar Juan Goytisolo da kendi ülkesindeki, kendi insanlarının ikiyüzlülüğüne katlanamadığı için kaçıyor, gidip Marakeş'te yaşıyor. Oysa istese İspanya'da daha rahat yaşayabilir. Onunla o öyküde kısmen anlattığım Limuzin yolculuğunu yaptım. O gece Orhan Pamuk da vardı, beraber yemek yedik, edebiyat, şiir ve şehir konuştuk. Ertesi gün İspanyolca bilmediğim halde Goytisolo'nun İspanyolca kitaplarını almak istedim. Girdiğim her kitapçıda onu tanıdığım için özel bir ilgi gördüm. Yani Goytisolo ülkesinde seviliyor, sayılıyor ama adam beden dilini ve kültürel kodlarını çok iyi bildiği için en çok kendi insanının hatalarına katlanamıyor. İnsan sevdiklerinin hatalarına daha çok katlanaz. O yüzden sahici sanatçılar en çok kendi kültürlerine karşı eleştireldir ya...
OKUR EDEBİ HINZIRLIKLARA DİKKAT ETSİN!
- Bir yazara sorulmaması gereken sorulardan birini başlarken sormak istiyorum: Bu öykülerin ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu? Çünkü siz de sık sık "Bu kadarı da olur mu?" diyorsunuz, okur da diyor. İspanyol yazar Juan Goytisolo ile bir Limuzinle dolaştığınızdan şüphem yok, ama vicdan azabı çeken, 88 yaşındaki şoför var mıydı gerçekten?
- Bunlar da kitabın sırrı, keyfi olsun. Aslında çok dikkatli birinin anlayacağı edebi hınzırlıklarla dolu Yolda hikâyeleri... Şu kadarını söyleyebilirim, bütün o yollar, yolcular gerçek. Ancak hikâyelere dikkat ederseniz aslında çarpıcı sırlarla dolu kısa olaylardan oluşuyor. İşte orada yazarın hikâyeciliği kadar gezginin meraklı gözüyle kaydettiği ayrıntılar buluşsun ve sahici bir gezi edebiyatı kitabı çıksın ortaya.
- Karşılaştığınız sayısız olay ve şaşırtıcı hayat öyküleri olan yolcular arasında sadece yedisini seçmek zor oldu mu?
- Çok zor oldu. Yerli hikâyeler de var defterlerimde. Diyarbakır taksisi, Malatya uçağı, Yalova feribotu, Adana uçağı, Trabzon otobüsü, Ada Vapuru, Midyat otobüsü...
- Bir sonraki kitaba mı sakladınız onları?
- Evet, belki Yolda'nın ardından 'Bizim Yollarda' gibi bir kitap daha gelebilir.
- Montreal'de bir arkadaşınızın kitaplığında bulduğunuz Marquez'in On İki Gezici Öykü adlı kitabı esin kaynağı olmuş bu kitaba başlamanız için...
- Yürüttüğüm... (Kahkahalar) Yürüttüm valla. O yüzden de Yolda'yı o kitabın sahibi çok zor zamanları paylaştığımız canım arkadaşım, Fatih'e ithaf ettim.
- Esin periniz Marquez ama siz kitabınıza '68 kuşağının en aykırı yazarlarından Jack Kerouac'ın Yolda kitabının adını vermişsiniz. Nasıl bir kurgu bu?
- Aslında Marquez'le üç aylığına bir bursla gittiğim Iowa'da, aynı koridorda, birkaç yıl arayla kaldık.
- Çok şanslısınız...
- Ah ha! Hayattaki hiçbir başarının şansla kazanılmadığını ikimiz de bilecek yaşlardayız...
(kahkahalar). Evet şanslıyım ama o şans için uğraşmak gerekir. Bunu gençlere söylüyorum.
Keşke her şey şansla olsaydı ama o zaman da tadı olmazdı.
- Kerouac'ın bir kuşağı peşinden sürükleyen Yolda kitabından çok etkilemediğinizi söylüyorsunuz önsözde. Etkilenmediğiniz halde kendi kitabınız için niye aynı adı seçtiniz?
- Kerouac benim yazarım değil. Edebiyat ders değil ki, filanca kuşağı etkilemiş diye mecburen seveceğiz. Tamam, bilelim ne yapmış, ne yazmış, düşünmüş ama sanat sevmek, hoşlanmak işi aslında... On the Road: Müthiş bir kitap adı... Yolda... Kerouac bitirmiş olayı. 'Uzun ince bir yoldayım...'da da Âşık Veysel de bizde bitirmiş olayı. İnsanlar aynı kitap ismini kullanırlar. Shakespeare de Marlow'un kitaplarının isimlerini kullanmıştır, bu çok normaldir.
- Siz daha çok Marquez'cisiniz o halde...
- Evet, hem de nasıl! Ama şimdi Jack Kerouac'a da haksızlık etmeyelim, o bir kuşağın manifestosu sayılacak, bence daha sosyolojik ağırlıklı bir kitabın yazarı ama Marquez has edebiyatçı.
Yayın tarihi: 14 Şubat 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/14/ct/haber,689C2687001E4B27ABAA9A52DDFD9D8F.html
Tüm hakları saklıdır.