Okan Bayülgen, modacı Cengiz Abazoğlu'nu NTV'deki Sade Vatandaş adlı programına konuk olarak çağırmış ve orada Abazoğlu hakkında şu lafları etmiş: "Ben bu adamı çok severim. Yıllardır da arkadaşım. Çok samimi ve zarif bir adamdır. İşine âşık, kıskanılacak bir adamdır. Hakikaten sürekli sağlıklıdır, sürekli fittir, sürekli çok güzel giyinir, üstünde toz olmaz, leke olmaz, yani benim şöyle tarif ettiğim adamlardan biri: 'Kakasını yapmayan adamlar!' Öyle yaşıyorlar. Hiç yemek de yemiyor falan böyle." "İşte!" dedim, "Bu adamı farklı kılan şey bu!" Ben yıllardır böyle tanımlamalar arar dururum, bir türlü bulamam. Başkalarının bulduğu tanımlamaları çok beğenip kullanabilirim, o kadar. Bu yüzden hayatım boyunca kendimi hep ikinci sınıf bir entelektüel olarak hissettiğimi itiraf etmeliyim.
Neyse değerli okurlar, işte tam Okan Bayülgen'in bulmuş olduğu bu zeka dolu tanımlama üzerinden kendi 'kakasını yapmayan insanlar' listemi oluşturmaya karar vermiştim ki, birden İbo Show'a denk geldim. Şimdi, "Ne alaka?" diyeceksiniz, izah edeyim efendim...
Benim 'kakasını yapmayan insanlar' listemin en başındaki iki muhterem Türk büyüğü de o programdaydı. Yani bu kadar olur. Evet, tarihi buluşma gerçekleşiyor, Bülent Ersoy ve Yılmaz Morgül, İbo Show'da "Leydiz end centılmını!" anonsları eşliğinde bir araya geliyordu! Bu muhteşem manzara, kaçıranlar açısından büyük kayıptır değerli okurlar...
Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses'i Maksim gazinosunun kulisinde kadınlarla bir aradayken yakaladığını anlattı önce. Şöyle diyordu: "Kapıyı açtım, girdim içeriye. Kızlar ordusu, hepsi bunu öpmek istiyor. Yapış, yapış, yapış. Yahu kadınlığın bir gururu vardır, bir haysiyeti vardır. Böyle bir şey olamaz. Hepsi üstünde, tünemişler tavuk gibi. Horozun üstünde tavuk. Ben tabii bunun işine taş koydum. 'Çıkın çocuğum,' dedim. Mani oldum. Ekmek yenen yer, orada olur mu öyle şey. Bir tanesi resmen öpüyordu. Bu, öpüşmenin ötesine de gidebilirdi. Bu çok azgındır, siz buna bakmayın." Yarabbim! Nasıl bir programdı! Bülent Ersoy coştukça coşuyor, izleyicilerle arasında bir his köprüsü kuruluyor, şuh hallere giriyor, erotik ses tonuyla cilveler yapıyor... du ki, duygusal anlara geçildi...
Yıllardır birbirleriyle hiç konuşmayan, hatta ayıptır söylemesi hakaretlerden hakaret beğenip atışmalar eşliğinde öylece yaşayıp gelen Bülent Ersoy ve Yılmaz Morgül'ün barışma töreni başlıyordu. Özellikle Yılmaz Morgül, zamanında Bülent Ersoy için, "Ben onun adını sildim. O gitsin, sabah namazlarında mezarlıklarda gezsin.
Herhalde dua etmek için dolaşmıyor," demiş ve Bülent Hanım'la mahkemelik olmuştu ama koştura koştura canlı yayında Bülent Hanım'ın ellerine yapışıp öperek hisli manzaralara gark etti tüm izleyenleri...
Efendim, nasıl feci bir görüntüydü, Bülent Hanım ve Yılmaz Bey, birbirlerine sarılmış ağlıyorlar, Yılmaz Bey durmadan, "Sizi çok seviyorum," diyor, Bülent Hanım, "Ben de seni çok seviyorum çocuğum ama demek ki bunu belli edemiyorum," diye karşılık veriyordu...
Efendim, gözlerim doldu, hislendikçe hislendim. Az evvel seyircilerle cilveleşen, "30'un üzerinde erkeklerle hiç işim olmaz," diye yaş grubu da belirten Bülent Hanım gitmiş, yerine Yılmaz Morgül'ün kafasını, "Çocuğum," diye okşayan bir ana tanrıça figürü gelmişti.
Hatta Antik Yunan'ın Duygu Tanrıçası Eileithhyia birden karşımızda belirmişti. Gerçi Homer'e göre kendisi doğum sancılarının tanrıçasıdır ama olsun, bu da bir çeşit duygudur ve ben kendi adıma sancı çektim programı izlerken. Sahi, çocuk doğurmak da ne zor işmiş arkadaş! Tabii siz şimdi haklı olarak merak edeceksiniz, 'kakasını yapmayan insanlar' listesini çıkarabildim mi, diye. Çıkardım ama bu haftalık yerim bitti. Yine de bir tüyo vereyim, İbrahim Tatlıses o listede değil...
Yayın tarihi: 14 Şubat 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/14/ct/haber,8D6EF46FF8C548359AC3EA1B7539E5A8.html
Tüm hakları saklıdır.