Yerel seçim kampanyası
"CHP dini inançlara açılsın mı yoksa kapalı mı kalsın" tartışmalarına kilitlendi.
Sonunda bu tartışmaya Kanadoğlu da karıştı.
Eğer bu tartışma CHP değil de AK Parti üzerinde yapılsaydı, kendisini kapatılma istemiyle Anayasa Mahkemesi önünde bulması bir anlık mesele olurdu.
Şimdi köktenci laikler İsmet İnönü'ye
"Oy almak için Allah adını zikretmelisiniz" tavsiyesi seslendirildiğinde, İnönü'nün miting meydanından ayrılırken sadece
"Allahaısmarladık" diyerek bu tavsiyeye uyduğunu hatırlatıyorlar.
Tabii sonunda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bu çizgideki eleştirilerin odağına yerleşiyor.
Kimine göre (mesela Oktay Ekşi'ye göre) Deniz Baykal'ın
"aymazlığı" zaten bilinen bir şey. Bunu dünkü Hürriyet'teki yazısında şöyle anlatmış:
Aslında biz Deniz Baykal'ı biliriz. Burada da kaç kere yazdık. Merhum Turgut Özal'ın
"anti-laik" uygulamalarını göstererek
"Bu gidişe karşı- o zaman Genel Sekreter olduğu-
SHP'nin karşı çıkması gerektiğini" söylediğimiz zaman (1988'de) bize
"Dünyada dinin siyasallaşması süreci yaşanıyor. Bu kaçınılmaz bir şey" diyerek nasıl bir aymazlık içinde olduğunu göstermişti. Ama o zaman hiç olmazsa aymazlık içindeydi. Oysa şimdi sırf önümüzdeki seçimde yüzde 19'dan az oy almamak uğruna, laik rejimin altını oyanların yanına geçti.
Aymazlık mı samimiyetsizlik mi? "Aymazlık" sözlük anlamı ile
"Gaflet" tir,
"Gözü bağlı olmak" tır,
"Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu" dur.
Bazılarına göre ise Baykal'ın konumu aymazlıkla değil samimiyetsizlikle açıklanmalıdır.
Örneğin Ahmet Kekeç dünkü Star'da bu konuya şöyle yaklaşmıştı:
Şeyh Edebali açılımı...
"Anadolu Solculuğu" açılımı... Kemal Tahir ve İdris Küçükömer açılımı.
"Darbelerin kötü bir şey olduğunu kabul etme" açılımı... Kemal Kılıçdaroğlu'na İstanbul'da yolu kaybettirme açılımı... İktidarı
"belge manyağı" yapma açılımı... Çarşaf açılımı... Kuran kursu açılımı... En uzun ömürlü açılım yine de çarşaf açılımı oldu. Miladi takvimle tam 87 gün sürdü. Bakalım
"Her mahalleye Kuran Kursu açılımı" nın ömrü ne kadar olacak.
Aslında bu tür tartışma ve eleştiriler, Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri gündemdeler.
Rahmetli eğitimci ve edebiyatçı Mahir İz
"Yılların İzi" (İrfan Yayınevi-1975) adlı otobiyografisinde anlatır.
Atatürk dönemi Milli Eğitim Bakanlarından Vasıf Çınar'ın, Bursa'daki bir okulda
"Artık kızlarla erkekler birlikte okumalı" dediğinde, ona Kız Muallim Mektebi ve Kız Lisesi Müdürü olan Ayaşlı Ali Rıza Bey de el kaldırıp, konunun oylanmasında destek vermiş.
Bir ezan hikâyesi Ayaşlı Ali Rıza Bey'in muhafazakâr bir kişi olduğunu bilen Muallim Mektebi hocalarından Adnan Bey şaşkınlık içinde
"Hoca ne yapıyorsun" diye sorunca da,
"Kaldır elini, sonra söylerim" cevabını vermiş.
Toplantı bittikten sonra şöyle demiş:
- Yeniçeri ağasına civarda oturan bir Yahudinin çok güzel sesi olduğunu söylemişler. Çağırıp ezan talim ettirmiş ve müezzinle birlikte minareye çıkarıp ezan okutturmuşlar. Yahudi her cümlenin sonunda alçak sesle
"Müslümanlar böyle söyler" dermiş. Şimdi sen de alçak sesle
"Laikler böyle istiyor" dersin...
Özetle Tek Parti döneminde bile laiklik üzerine bu tür çeşitlemeler yapılırdı toplumda.
Ama Ayaşlı Ali Rıza Bey türü halk filozofları da varmış o zaman.
Kadıköy'de beş katlı bir apartmanın balkonundaki bir hanım, iple sallandırdığı sepeti manav doldurduktan sonra yukarı çekmeye başlamış. Yoldan geçen Ali Rıza Bey bu durumu görünce
"Biz tarihte maidenin ( yemek, rızk anlamında
) gökten indiğini okumuştuk. Şimdi iş tersine dönmüş, erzak yerden göğe çıkıyor" demiş.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 7 Şubat 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/07//haber,FCCE8AFF46DD436F8E2F363508017137.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.