Ressam ve müzeci Elif Naci'yi (1898-1987) tanıdığım zaman o 66 yaşındaydı, ben de 22 yaşındaydım.
Cumhuriyet'e yeni girmiştim. Elif Naci de gazetenin arşivini yönetiyordu.
Onu tanıdıkça daha çok sevdim. Kısa sürede çok yakın iki arkadaş olduk.
Ben ona, o da bana
"Üstadım" diye hitap ederdik.
Aramızdaki yaş farkı buharlaşıvermişti.
Hayatı hafife alan, her şeye tebessüm ederek bakabilen bir insandı.
Yaşamından aktardığı deneyimlerini dinlerken, hem düşünür hem de gülerdim.
Bir akşamüstü gazeteden çıkmış ve yürüye yürüye Cağaloğlu yokuşunu inip, Sirkeci lokantalarından birindeki rakı sofrasında karşılıklı oturmuştuk.
Lokantanın radyosundan Hüzzam faslı şarkılarının nağmeleri gelmekteydi.
"Akşam oldu yine de bastı kareler Gitme yavrum seni aslan pareler Delik deşik sinemdeki yareler Gitme yavrum seni aslan pareler" Baktım ki, Elif Naci gözünden akan bir damla yaşı bana belli etmeden silmeye çalışıyor.
Uzandım, elini tuttum.
- Ne oldu üstadım? Neden gözyaşı döküyorsunuz, dedim.
Balkan Savaşı Anlattı.
Balkan Savaşı (1912) yenilgisi ertesinde İstanbul göçmenlerle dolmuş. Bunlardan bir aile de, Elif Naci'nin ailesinin yaşadığı semtte bir eve yerleşmiş. Ailenin evlenme çağına gelmiş çok güzel bir kızı varmış. O dönemde 14 yaşında olan Elif Naci bu kıza âşık olmuş, ama kız kendisinden büyük olduğu için duygusunu hep gizlemiş.
Bir yıl sonra kıza bir talip çıkmış. Onun düğününe Elif Naci annesiyle birlikte gitmiş...
- Üstadım, düğünün sonunda gelin ve damat gerdeğe gitmek üzere kalktılar. O sırada fasıl heyeti bu şarkıyı çalmaktaydı. Kısacası 1913'ten beri "Akşam oldu yine de bastı kareler"i her dinlediğimde ağlarım, diyerek öyküsünü noktaladı.
Böyle günlerden birinde şiirden konuşuyorduk.
Söz dönüp dolaşıp Nâzım Hikmet'e gelmişti.
Elif Naci, Nâzım Hikmet'le yaşadığı bir anısını anlatmaya başladı...
Nâzım Hikmet Demokrat Parti'nin oylarıyla gerçekleşen af sonunda (1950) hapisten çıkması ertesinde, Teşvikiye Camisi'ndeki bir cenazeye katılmış. O cenazede bulunan Elif Naci'yi, İsmail Cem'in babası İhsan İpekçi, Nâzım Hikmet'e tanıştırmış.
Nâzım Hikmet, Elif Naci'ye
"Ne iş yaparsınız" diye sorunca, Elif Naci ressam olduğunu
"D Grubu"nun kurucuları arasında bulunduğunu söylemiş.
Cenazeden sonra Nâzım Hikmet
"Resimlerinizi görmek istiyorum. Ben de ressamım" demiş Elif Naci'ye. Birlikte Elif Naci'nin atölyesine gitmişler.
Nâzım Hikmet resimleri çok beğendiğini söyledikten sonra
"Bu resimleri satabiliyor musunuz" diye sormuş. Elif Naci de
"Bugüne kadar bir tane resim bile satamadım" demiş.
Sözünü tutamamış Bunun üzerine Nâzım Hikmet bir söz vermiş Elif Naci'ye:
- Ben sosyeteyi çok iyi tanırım. Sizin resimlerinizin tümüne iki ay içinde müşteri bulup, sattıracağım, demiş.
Sonra vedalaşıp ayrılmışlar.
Aradan bir süre geçmiş. Bir gün gazeteye geldiğinde o dönem Cumhuriyet'in yazı işleri müdürü olan Cevat Fehmi Başkut, Elif Naci'nin arşivden Nâzım Hikmet'in fotoğraflarını getirmesini istemiş.
"Neden" diye sorunca da,
"Nâzım Hikmet Rusya'ya kaçtı" demiş.
Bunun üzerine Elif Naci dövünmeye başlamış.
Cevat Fehmi neden dövündüğünü sorunca Nâzım Hikmet'le nasıl tanıştığını anlatmış...
- Nazım benim yüzümden kaçtı... Uğraştı uğraştı ama benim resimlerimi kimseye satamadı. Bana verdiği sözü tutamadığı için mahcubiyetinden Rusya'ya kaçtı, demiş.
Eskiden basın böyle anıların da ürediği bir yaşam tarzıydı.
İktidarda kim varsa ve ne yaparsa yapsın bazılarının övdüğü, bazılarının da yerin dibine batırdığı basın modeli hep geçerliydi.
Ama Elif Naci'ler de vardı basın yaşamında.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 1 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/01//haber,48CD4389D81142A9BA52CB919E174C8B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.