kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Winslet: Çıplaklık bahane Oscar ihtimali şahane!

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR BERLİN
07.02.2009
Kate Winslet, bir Nazi gardiyanını canlandırdığı filmi The Reader için Berlin'deydi. Sanatçı, Oscar ödülü arzusunu tekrar ederek filmde yer bulan çıplaklığı için "İşimizin parçası, bunlara gülüp geçiyoruz," diye konuştu..
Geçen ayın Altın Küre ödüllerinde çığlık ve gözyaşlarına hâkim olamadığı için epey eleştirilere maruz kalan Kate Winslet'ın, 59'uncu Berlin Film Festivali'nin önceki günkü basın toplantısında gayet temkinli davranmaya çalışması şaşırtıcı gelmedi. Festivalde yarışma dışı gösterilen The Reader'ın beş dalda Oscar'a aday olması bir yana, Yahudi soykırımı üzerine vicdan hesaplaşmasını cinselliğin öne çıktığı bir 'imkânsız aşk' temasıyla harmanlaması nedeniyle dikkati çekiyor. 2. Dünya Savaşı sonrası Almanyası'ndan başlayarak, 40 yıllık bir zaman diliminde geçen film gelecek ay Türkiye'de vizyona giriyor. Yetenekli İngiliz oyuncuyu genç ve seksi hallerinin yanısıra hapishanedeki yaşlı ve bıkkın görüntüsüyle de izleyeceğiz. 15 yaşında bir delikanlıyla ilişkiye giren cahil bir eski Nazi gardiyanı rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar'a aday olan Kate Winslet, gazetecilerin çıplaklıkla ilgili sorularıyla başedilmek için mevzuyu fazla dolandırmadı ve "İşimizin bir parçası, ne gerekiyorsa yapıyorum. Sette işler perdede göründüğü gibi değil, söylemesi ayıp olmazsa sevişme sahnelerinde gülüp geçtik," dedi.

MESELE, ALMAN HİSLERİ
Oscar yarışında bu kez şeytanın bacağını kırmayı umduğunu söyleyen açık sözlü Winslet "Çok isterim, ne kadar şahane olur" sözleriyle ödül heyecanını gizlemedi. Filmin uyarlandığı romanın yazarı Bernhard Schlink, 18 yaşındaki Alman aktör David Kross, onun yetişkin halini canlandıran ünlü İngiliz aktör Ralph Fiennes'ın da katıldığı basın toplantısında yönetmen Stephen Daldry'ye aday olduğu Oscar'la ilgili soru gelmemesi ise doğaldı. Doğrusu Billy Elliot'taki hassasiyeti veya Saatler'deki titizliğinden bu kez eser yok. "Soykırımı değil Almanların savaş sonrası hissiyatını, bu aşk hikâyesinin olmazlığı üzerinden anlattım" diyen İngiliz yönetmen, maalesef her iki konuya da bol cilalı ve yüzeysel bir duygusallıkla yaklaşmış. Cahilliğinden kaynaklanan utancı suçluluk duygusunun önüne geçen karakterinin insancıl yönünü keşfetmeye çıkartmaya çalıştığını söyleyen Winslet, yeniyetme sevgilisiyle sevişmeden önce kitap okumasını istiyor ama filmde 'okunacak' bir şey yok. Özellikle Almanları anlatan filmlerin geniş dağıtıma girmek adına İngilizce çekilmesi de, artık iyice bıkkınlık veriyor. Diğer taraftan, 2. Dünya Savaşı'nın Almanya üzerine etkilerine girersek festivalde seçeneklerimiz muhtelif. Etkinlikte bu yıl, kentin doğusu ile batısını ayıran meşhur duvarın yıkılışının 20. yılını kutlamak üzere özel bir bölüm var. Ne de olsa o dönemin Almanları için şimdiki festival merkezinden kalkıp beş dakika uzaklıktaki Avrupa Film Marketi'ne gitmek için pasaporttan da fazlası gerekliydi ve bu neredeyse imkânsızdı. 1989 öncesi eski Sovyetler bloğundan üstü kapalı da olsa düzene karşı filmlerin yer aldığı bu bölümünde, Kristof Kieslowski ustanın ünlü Öldürmek Üzerine Kısa Bir Film adlı filmi de yer alıyor.