Geçen hafta içinde, iki sevgili insanla ilişkili olaylara katıldım. İlki mutlu bir olaydı. Çağdaş mizahın kendine özgü ustası, gazeteci-yazar-mimar Aydın Boysan için 88. yaşında yapılan saygı akşamı... Beşiktaş Belediyesi'nin düzenli biçimde yaptığı ve Faruk Şüyun'un başarıyla düzenlediği gecelerden Boysan'a ayrılanı, yine Akatlar Kültür Merkezi'nde, kalabalık bir dost ve okur kitlesinin katılımıyla yapıldı. Üstadın keyfi, neşesi ve enerjisi, maşallah yerindeydi. Ali Sirmen, Mustafa Alabora, Okan Bayülgen, Naci Güçhan, Refik Durbaş, Turgay Fişekçi gibi dostları onu anlattılar. Arkada zaman zaman bir fasıl çalarken, rakı kadehleri bile kalktı! 40 yıl mimarlık yaptıktan sonra 63 yaşında yazarlığa geçen Boysan, bunu şöyle açıkladı: "Aziz Nesin'in ünlü vakfı için bizzat yaptığı binaları gördükten sonra, niçin olmasın dedim ve ben de yazar oldum!" Öbür olay ise, tam tersine son derece hüzünlüydü. Dünyanın en esprili, zarif ve çelebi insanlarından, yetenekli yazar dostum, hikâyeciliğimizin büyük ustası, 76 yaşında vefat eden Orhan Duru'nun cenazesi. Ne kadar seviliyormuş! Teşvikiye Camisi'nin avlusuna sığmayan yazar-çizer takımı dışarıya taşmıştı. Sevgili Sezer Duru'ya buradan da başsağlığı diliyorum. Ve o klasik soruyu bir kez daha soruyorum: Bu insanlara, bu değerli sanatçılara sevgimizi yaşarken göstermeyi niçin bilemiyoruz?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Giden dostlar, direnen dostlar
Yayın tarihi: 30 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/30/cm/haber,65E053E2FF5A47CEBDF7A781231E7160.html
Tüm hakları saklıdır.