Giriş Saati : 19.12.2008 15:15 Güncelleme : 19.12.2008 20:28
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hükümetin krize karşı önlem almadığına ilişkin eleştirilere sert yanıt vererek "Hükümetimizin krize karşı önlem almadığına ilişkin eleştiriler, son derece mesnetsiz ve gerçeklerle bağdaşmayan iddialardır. Krizden kendisi için yarar ve fırsat devşirmeye çalışanlar var. Milletin moralini bozarak hiç kimseye bir yere varamaz" dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Olağan Genel Kurulunda bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan dünyanın 1929'dan bu yanaki en ağır krizi yaşadığını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Küresel ölçekte zor bir süreçten geçiyoruz. Finansal krizin faturası yavaş yavaş netleşiyor. Etkilerin bir süre daha hissedileceğini görüyoruz. Özellikle ABD, Japonya ve Avrupa'nın bir çok ülkesinde durgunluk belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Bir çok ülke negatif büyüme sürecine girdi. Türkiye'nin bu krizden az ya da çok etkileneceğini krizin sinyallerinin alınmaya başladığı ilk andan itibaren ifade etmiştim. Bugün en çok da dış ticaretimizde bu etkiyi görmeye başladık. Son 2 ayda ihracatımızda geçen yılın aynı aylarına göre belirli oranlarda düşüşler oldu. Kasım ayında bu gerileme yüzde 22 oranındaydı. Aralık ayında da yine bir miktar gerileme olacağını görüyoruz. Ancak tüm bu gerilemeye rağmen, belirlediğimiz ihracat hedefi olan 125 milyar doları yılbaşında aşıyoruz. Şu anda geriye dönük 12 ayda 129 milyar dolarlık bir seviyeye ulaşmış durumdayız ki, ne kadar gerileme olursa olsun yine rekor düzeyde bir rakamı yakalamış olacağız. Krizin ihracat üzerindeki bu olumsuz etkisini azaltmak için gereken önlemleri aldık, alıyoruz".
"ISRARLA VE İNATLA MORAL BOZMA GAYRETLERİ VAR"
Başbakan Erdoğan, krizin Türkiye'ye etkileri konusunda kendilerine yöneltilen eleştirilere karşı " Hükümetimizin krize karşı önlem almadığına ilişkin eleştiriler son derece mesnetsiz ve gerçeklerle bağdaşmayan iddialardır. Biz krize karşı seyirci kalmadık. Tepkisiz hiç olmadık. Krizin çıktığı andan itibaren morallerin yüksel tutulması gerektiğini ve böyle ortamlarda moral atmosferinin hayati derece önemli olduğunu vurguladık. Bugün bazı sivil toplum örgütlerinin, medya gruplarının ve siyasi partilerin ısrarla ve inatla moral bozma gayreti içinde olduğunu gördük. Türkiye'ye felaket senaryoları yakıştıranlar var. Türkiye'ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapanlar var. Krizden kendisi için yarar ve fırsat devşirmeye çalışanlar var. Milletin moralini bozarak hiç kimseye bir yere varamaz" dedi.
"EKMEK YOK PASTAYA HÜCUM EDİN DİYORLAR"
Erdoğan, olan biten her şeyi krize bağlamak gibi zorlama yorumlar içine girenler bulunduğunu belirterek şöyle dedi:
"Kriz çıktı millet ekmek bulamıyor,türünde ifadeler kullanılıyor. Öyleyse pastaya hücum edin diyorlar. Pasta satışları arttı diyorlar, böyle garip garip yaklaşım tarzları söz konusu. Bunlar toplum psikolojisine zarar verecek yorumlardır. Bunlar krizin etkilerini hızlandıracak yorumlardır. Üzülerek ifade etmek istiyorum ki bunlar krizden rant ve siyasi ya da maddi çıkar sağlamaya yönelik yorumlardır"
Krizin etkilerini görmek açısından Kurban Bayramı'nda kurbanlık hayvan satışları örnek gösteren Erdoğan " Bu sene Kurban Bayramı'nda İstanbul'a, Ankara'ya gelen kurbanlık hayvanlarda bir tane geriye gidiş olmadı. Bu neyi gösteriyor, çok ciddi bir ölçü. Herkes kurbanını rahatlıkla kestiği için kurbanlar geri gitmedi. Geçen yıl kurbanlar geri gidiyordu. O zaman gayet memnunduk her şeyden. Bunları incelemekte fayda var. İşadamlarımız girişimcilerimiz hatta bizzat milletimiz bu yorumlara itibar etmiyor ve karamsar senaryolara prim vermiyor"dedi.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN İYİ RAKAMLARI
Oluşan sinerji, istikrar ve güven ortamının bozulmasına asla izin vermeyeceklerini vurgulayan Başbakan şunları söyledi:
"Türkiye ne ölçekte olursa olsun tüm krizleri aşacak, hatta bu krizleri fırsata dönüştürecek sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. Ve yoluna da kararlılıkla devam etmektedir. Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Türkiye altı yıl öncesi ile kıyaslanamayacak kadar iyi durumdadır. Türkiye birçok alanda Cumhuriyet tarihimizin en iyi rakamlarına sahiptir. Biz bunu bile yeterli görmüyoruz. Zira Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefini gerçekleştirmemizin gereğidir"
Ekonomide sağlanan performansla ilgili olarak da Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:
"2002 yılında 230 milyar dolardan devraldığımız GSYH rakamını 2007 sonu itibariyle yaklaşık üç kat arttırdık. Bu yıl sonu itibariyle de bu rakam 750 milyar dolara ulaşılıyor. İşte tablo bu. 2002 de 58.6 milyar YTL olan toplam yatırımlar, 2007 sonunda 184.1 milyar YTL'ye ulaştı. Toplam yatırımlar içinde özel sektör payı ise 43.4 milyar YTL iken 2007 sonunda 155.4 milyar YTL seviyesine geldi. 2002 sonunda 27 milyar dolardan aldığımız Merkez Bankası rezervini bugün 71 milyar dolara ulaştırdık"
"YAPRAK KIMILDAYINCA DEVALÜASYON OLAN ÜLKE DEĞİLİZ"
Erdoğan döviz rezervlerindeki artışının kriz karşısında sağladığı avantajı da şu sözlerle dile getirdi:
" Arkadaşlar eğer Merkez Bankası'nın rezervi 27 milyar dolarda kalmış olsaydı, şimdi bu kriz döneminde Türkiye nasıl ayakta durabilirdi. Biz bunları 2000-2001 de yaşadık. Ne hale geldiğimiz ortada. Akşam sabah para basılıyordu. Bunlar halkımızın tamamını komaya sokan çözüm yollarıydı. Dönemimizde bir kuruş karşılıksız para basmadık asla. Biz dönemimizde kamuya asla yük getirmedik getirmeyeceğiz.
Enflasyonu faizi kimsenin hayal edemeyeceği seviyelere getirdik. Reel faiz ortada. Yüzde 7-8'lere düştü. Geldiğimizde bu oran yüzde 30'larda idi. Türkiye artık güçlü bir ekonomi, dünyaya kapalı bir ekonomi değil. Bize hala kapalı ekonomi önerenler var. Hangi dünyada yaşıyoruz biz. Mağara hayatı yaşayamayız. Kimse kusura bakmasın, biz şehir hayatı yaşayacağız ve mücadelemizi de orada vereceğiz.
Yaprak kımıldayınca devalüasyon olan ve Anayasa kitapçığı havada uçunca kriz yaşanan ekonomi devri geride kaldı. Türkiye bugün en büyük 22'incisi ihracatçısı konumuna ulaştı. Artık Türkiye yeni vizyonu ve yeni çehresiyle dünya liginin önemli aktörlerinden biridir."
"DOKTOR HASTASINA HADİ HAZIRLAN, GİDİYORSUN DER Mİ"
Konuşmasında işadamlarına seslenen Başbakan görüşlerini şu sözlerle tamamladı:
"Sizlerle beraber çıktığımız uzun yolculuğun henüz başındayız. Geleceğimiz adına aşmamız gerekecek daha çok merhale var. Öz eleştirimizi yapacağız. Bilgilerimizi, heyecanımızı paylaşacağız. Birbirimize destek olmaya devam edeceğiz. Sağda solda rastgele, önümüze mikrofon uzatılınca kalkıp da eleştirel, hakaretamiz ve insanımızın psikolojisi bozacak açıklamalar yapmak doğru değil. Henüz ölüm sinyalleri verilmeyen bir hastaya siz kalkıp ta ölümü hatırlatan bir doktor ya da kefenini hazırlayan bir doktor, aile gördünüz mü, duydunuz mu? Bu tür şeyler yapılıyor, ayıptır. Olmaz böyle şey. Bir doktor hastanın durumu ne kadar kötü olursa olsun "durumun çok kötü, gidiyorsun hazırlıkların yap" demez, olmaz böyle şey. Ne yazık ki bunlar da oluyor. Psikolojik olarak tedavi etmenin doktorlukta en önemli bir adım olduğunu biliyoruz. Ben de bunu söylemek durumdayım. Ben de ülkemin doktoru ve sorumluluk üstlenen bir başbakanıyım.
Bu gemide hep beraber seyahat gidiyoruz. Bu gemiyi her beraber hedefine ulaştıracağız. Allah göstermesin su alır ve batarsa hep beraber batarız Ama böyle ne bir sinyal ne de böyle bir durum var. Biz herkese göre çok iyi durumdayız".