Demokrasiler de tıpkı kullandığımız eşyalar gibi bakım istiyor. Sadece
Türkiye'de değil dünyanın demokrasiye yönetilen her yerinde ortaya çıkan skandalları, yolsuzluk davalarını, iktidarın kötüye kullanılmasını bu bağlamda görmek gerek. Eğer ortaya çıkan pislikler temizlenmiyorsa, kamuoyu, siyasetin kendisi veya
yargı demokratik sistemin rezilliklerini sergileyip bunları engelleyecek önlemleri almıyorsa demokrasi hasar görüyor.
Türkiye'de tanık olunan bitmez tükenmez yolsuzluk haberleri ve davaları, demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş olanların bulundukları makamların gücünü kötüye kullanmaları, hısım akrabayı zengin etmeleri sadece bize özgü değil. Göz göre göre çürümenin önünü açan ve zaten daha önce 15 kez değiştirilerek iğdiş edilmiş ihale yasasının bir kez daha değiştirilmesi bu nedenle istisnai sayılmaz. Ancak gene de AB konusunun yegane vasisi olduğu iddiasındaki Cumhurbaşkanının,
AB ilkelerini (yani hesap verebilirliği, şeffaflığı, rekabeti) hiçe sayan ve alay ederek çiğneyen bu yasayı imzalamasında insanın içini burkan bir durum var.
Bunun hesabı da sorulamıyor. Hesap sorulmadansa demokrasi işletilemez.
Zira demokrasi sadece belli kurallara, ilkelere inanma meselesi değildir. Kimse anasından demokrat doğmaz. Toplumların eşitliğe verdikleri öneme ve bu konuda son yüzyılda katedilen büyük mesafeye rağmen demokrasinin bireyi ve hakları ön plana çıkaran türü insanlara en uygun gelen yönetim biçimi de sayılmaz. Şekillenmesi ve bugün için tercih edilmesi uzun mücadelelerden ve alternatiflerin getirdiği yüksek maliyetlerden dolayıdır.
Demokrasileri çürütenler... Son zamanlarda iki düzlemde demokrasiler, tıpkı Eflatun'un öngördüğü gibi, baskı altında. Bunlardan birincisi orta sınıfların, alt sınıflara demokrasi aracılığıyla güç aktarılmasından duydukları rahatsızlık. Geçenlerde Tayland'da yaşananlar bunun en çarpıcı örneklerinden birini oluşturuyordu. Demokrasi İçin Halk İttifakı Partisi hükümet karşıtı gösterilerin başını çekti, bu amaçla havaalanını işgal etti, amacına ulaştı. Halkın Gücü Partisi'nin önderliğindeki koalisyon hükümeti mahkeme kararıyla düşürüldü.
Ancak işin arka planına bakıldığında iktidar partisine yönelik isyanın demokrasiyle alakası zayıf. Daha önce parti askeri darbeyle işbaşından uzaklaştırılmıştı. Sebebi de popülist söylemlerle oyları toplayan ve bugüne dek dışlanmış milyonlarca insanın taleplerini iktidara taşıyan partinin orta sınıfların ve seçkinlerin keyfini kaçırmasıydı. Yani ortada demokrasiye ancak seçkinlerin oyunu olarak tahammül edebilen bir sistem vardı. Hukuk devletini kuramayan bir ülkede de
üst sınıflar alttan gelen halkçı dalgalanmalara karşı hep böyle karşılık verecekler gibi. Demokrasileri çürüten ikinci dinamik
yolsuzluk. Daha iki gün önce ABD'de, yeni başkan Obama'nın eyaleti İllinois'te eyalet valisi tutuklandı. Hakkında makam satmak, müteahhitlere rüşvet karşılığı ihale vermek, eşi dostu kayırmak gibi nedenlerle soruşturma açılmış olan vali Blagojevich, Obama'nın yerine atayacağı senatör için açık artırmaya gitmek istiyordu. Eğer kendisi ve eşi için istedikleri karşılanmazsa bu göreve kendisini atamayı bile düşünmüştü. Taleplerini vermeyi kabul etmeyen Obama'ya da ağız dolusu küfür ediyordu.
Daha önce de önemli davalarda başrol oynayan federal savcı Fitzgerald duruma müdahale etti. İllinois eyaletinin pislikleri de mercek altına alınmaya başlandı. Son tahlilde bir demokrasi ancak
adalet mekanizması işlediği ve demokrasiyi bakıma alabildiği ölçüde sağlıklı kalabiliyor.
Yayın tarihi: 11 Aralık 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/11//haber,51B4980F95BB4EA2A652C329F1BDFFE1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.