Amerikan başkentinde yeni bir dönemin başlama hazırlıkları belirgin. Yönetimde görev almak isteyenler yanlış bir şey söylememek için konuşmaktan çekiniyor. Dedikodudan da geçilmiyor. Şu sırada en önemli soru
dış politika, savunma ve güvenlik danışmanı görevlerini kimin üstleneceği. Obama'nın Hillary Clinton'la dışişleri bakanlığı hakkında konuşması büyük heyecan yaratmış.
Ulusal güvenlik ekibini kısa sürede açıklayacağını söyleyen Obama'nın Hillary Clinton'u dışişleri bakanı yapmak istemesine sıcak yaklaşanlar olduğu gibi
tepki gösterenler de var . Bu atama gerçekleşirse Obama partiyi bütünleştirme yönünde bir adım atmış sayılacak. Bu denli güçlü bir şahsiyeti dışişleri bakanı atayarak yardımcısı Joseph
Biden'in dış politika üzerinde fazla söz sahibi olmasına imkan tanımayacağı mesajını da vermiş sayılıyor.
Türkiye, Amerikan başkentinin gündeminde üst sıralarda değil ancak konuyla ilgilenenler ülkede olup bitenleri yakından takip ediyor. Başbakan Erdoğan'ın konuşması
düzgün ancak vizyon içermeyen bir metin olarak değerlendirilmiş. Bu nedenle de bir fırsatın harcandığından söz edenler var. Başbakan'ın İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak söylediği sözler ise "
ABD değil İsrail kastedildi " diye anlaşılmış. Bu konuda sergilenen duruş ve tavrın ilişkilerde bundan sonrasına yönelik ilk krizin sinyali olup olamayacağı da tartışılıyor.
Türkiye'ye daha duyarlı Obama yönetiminin
Türkiye ile yakın şekilde çalışmak istediği anlaşılıyor. Çeşitli konularda ortak çıkarlar var ve
Türkiye, başkanın
gündeminin önemli maddelerinde ABD'ye yardımcı olabilir . Genel kanı, Obama yönetiminin
Türkiye'de demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi konularda geçmiş yönetimden
daha duyarlı olacağı yönünde.
İş,
Türkiye'nin demokratik normlara uymasıyla ABD'ye stratejik olarak yardımcı olması arasında bir tercihe gelirse Obama yönetimi ne yapar sorusunun cevabı ise kesin şekilde verilemiyor. Yalnızca Obama yönetiminin bu konulardaki hassasiyetinin çok yüksek olacağı ve soğuk savaştakine benzer bir
eksik demokrasiye pek hoşgörü göstermeyeceği de vurgulanıyor. O bağlamda AKP hükümetinin ciddi bir kredibilite sorunu olduğu da anlaşılıyor.
İlişkilerde
olası bir krizin yeni yönetim yerine ısınmadan
çıkması ihtimali var . Bunlardan birincisi Ermeni soykırım tasarısıyla ve/veya Başkan'ın her 24 Nisan'da yayınladığı ve Osmanlı Ermenilerinin başına gelenleri
soykırım kelimesini kullanmadan anlattığı mektup. Bu kez Obama'nın
soykırım kelimesini kullanması ihtimalinin güçlü olduğundan bahsediliyor. Buna yönelik olarak Ermenistan açılımının devam etmesi, bu konuda yapılanların iyi anlatılması ve önümüzdeki dönemde atılacak adımların, hedefin belirlenmesinin krizi önleyebileceğini savunanlar bulunuyor.
İkinci sorun kaynağı İran olabilir. Obama yönetimi diplomatik yöntemleri tercih ettiği için Tahran'ı bazı
yaptırımlarla sıkıştırmak isteyecektir . Üstelik ilk atacağı adımın bu konuda olacağını düşünenler de var. Washington,
Güvenlik Konseyi üyesi Türkiye'den bu konuda destek talep edecektir . Başbakan'ın söylemine uygun şekilde yaptırımlara soğuk bakan bir
Türkiye, eğer Rusya ve Çin ile birlikte hareket eder görülürse bunun da olumsuz etkisi kaçınılmaz olur. Ayrıca zamanlama açısından da Ermeni tasarısı ile aynı döneme denk düşecektir. Yerel seçimlere odaklı bir siyaset yaklaşımıyla TürkAmerikan ilişkilerinin yeniden kurgulanması için yüksek öneme sahip
bir dönemin boşa harcanması riski bu durumda yükselir.
Amerikan başkentinde
Türkiye'nin son dönem dış politika başarılarını ciddiye alan, Ankara ile birlikte hareket etmek isteyen bir kadro yönetimi devralmak üzere. İlişkileri sağlıklı bir zemine oturtmak için ortam müsait. İki tarafa düşen ortak çıkar ve beklentilerini, olası problem alanlarını net şekilde tanımlayarak bir gelecek perspektifi oluşturmaktır.
Yayın tarihi: 20 Kasım 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/20//haber,4E4816B9E5A6464698B03376ED355F39.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.