CHP bir kez daha yaptı yapacağını. Hep
'vitrin' düzenleyen bu parti aynı maksatla bu defa da yeni bir adım attı ve
'çarşaflıları' içine aldı.
Doğrusu budur. Yapılması gereken budur. Ne var ki, bu doğru adımın atılması, bu partinin kapısını bu toplumda yaşayan herkese açması onun yeniden siyasal yaşama döndüğü 1994'ten bu yana geçen 15 yılda ancak gerçekleşebildi. Ama işin aslı astarı böyle değil. O nedenle ben konuyu iki yönden ele alayım.
Yeni CHP'nin günahları CHP'nin yeniden açılmasıyla
Uğur Mumcu 'nun öldürülmesi yakın iki olaydır. Kamuoyu katli belli bir açıdan kavradı ve Uğur Mumcu'nun ardından milyonlarca insan
'laiklik endişesiyle' sokağa döküldü. Maksat buydu ve bu maksat sağlanmıştı.
Yeni açılan CHP'nin başına geçmiş
Baykal o hamleyi görünce 'aradığı kanı buldu' ve partiyi hızla 1930'ların siyasal anlayışıyla bütünleştirdi .
CHP bir kez daha devletçi, bir kez daha laisist, bir kez daha topluma ve siyasete karşı kendi seçkinlerini öne süren bir parti olmuştu. Bu niteliğiyle devletçi bir parti olmakla kalmadı CHP aynı zamanda
devletin partisi de oldu.
Yeni kimliği onun, o sıralarda bu anlayışın tam tersi kavramların ve siyasetlerin tartışıldığı SHP'yi yutmasına, bünyesinde eritmesine yol açtı. CHP 2002 seçimlerinden sonra bütün siyasetini
laiklik-antilaiklik üstüne oturttu.
Türkiye'yi hiç gereği olmayan, anlamsız, işlevsiz, yararsız bir tartışmanın içine çekti.
Türkiye'nin çok daha ferah bir biçimde farklı siyasetler üretmesine engel oldu.
Hepsinden beteri CHP bu anlayışı bu devletçilaikçi yaklaşımı sosyal demokrasi diye sunarak gerçek bir sosyal demokrasinin önünü kesti. Bu yanıyla da devlete hizmet etti. Türkiye gibi sınıfsal tepkiler veren bir toplumda yeni sosyolojileri hiç umursamadı, onlara sırtını döndü, o kitlelerin 1990'larda başlayan 3. dalga göçle geldiği büyük kentlerde sağ dinsel ve sağ nasyonalist partilere yönelmesine yol açtı. Hep o şarkı ya da beterin beteri Şimdi aynı CHP
Türkiye bir daha büyük bir seçime giderken tıpkı daha önce
din adamlarını bünyesine alarak gövde gösterisi yaptığı gibi bu defa da çarşaflılara parti rozeti takarak o kitleye kapalı olmadığını göstermeye çalışıyor. Ama bir yere kadar.
Belli bir noktadan sonra CHP ve Baykal hızla yeniden eski tezlerine dönüyor ve yaptığının inandırıcı olmadığını bizzat kendisi ilan ediyor, bizzat kendisine ilan ediyor. 'Bütün bunlardan daha elim ve vahim olarak' bugün
CHP kitlesi, CHP yazarları ve Cumhuriyet gazetesi CHP'yi kapısını bu 'yeni insanlara' açtığı için kınıyor . Hayır, benim öne sürdüğüm nedenden yani CHP bu adımıyla inandırıcı olmadığı, haydi çok sevdikleri bir tabirle söyleyeyim
'takiye' yaptığı ve buna kızdıkları için değil şu kadarcık bir taktik adıma bile kapalı kaldıkları,
Türkiye'de türbanıyla, çarşafıyla kendince yaşayanlara karşı oldukları için.
Ben de türbana, çarşafa veya bir başka türlü yaşama biçimine, onların sembollerine karşı olabilirim, onlardan herhangi birisini herhangi bir düzeyde (kültürel, toplumsal, siyasal) hoşlanmayabilirim ve onun aşılmasını isteyebilirim. Fakat bu benim o karşı olduğum şeyin yasaklanmasını, ortadan kaldırılmasını, onunla bütünleşmiş insanın toplumsalsiyasal alandan silinmesini öncelikle talep etmemi gerektirmez, o hakkı bana sağlamaz. Bu liberal doktrinin temel kuralıdır. CHP bu kabahati bugüne kadar işledi. Beterin beteri aynı dışlayıcı tepkinin bugün de sürdürülmesini isteyen bir tabana sahip olması.
Gerçek muhafazakârlık budur ve bu muhafazkârlık CHP'nin siyasal genetiğidir. Keşke bu adımla CHP'nin gerçek anlamda değiştiğine, dönüştüğüne inanabilseydik. O zaman bu tartışmada onun yanında yer alırdık. Ama öyle değil.
Şeyh Edebali, Anadolu solculuğu, diğer vitrin düzenlemeleri gibi bu da bir süre sonra sönecek ve unutulacak bir balondur. En nihayet bugünkü 'sosyal demokrat' CHP balonu sönene kadar da bu balonlar birbiri ardınca patlamaya devam edecektir ama bir söyleyeceğim daha var.
Yayın tarihi: 3 Aralık 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/03//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.