Amerika'da bayram var. Perşembe günü bütün kentlerde her yer kapalıydı. Kıtada Şükran Günü kutlandı. Bütün benzeri bayramlar gibi bu da bir hasat bayramı. Fakat özel bir anlamı daha var.
Şükran ama kime 1620'lerde İngiltere'deki hakim kiliseden kopmak isteyen 100 kadar göçmen zorlu koşullarda denizi geçip şimdi Massachusets olarak bilinen topraklara varıyor. Mevsim bir hayli ilerlemiş olduğundan ekim yapamıyorlar. Ellerindeki erzak kısa sürede tükenince nüfusun yarısı ölüyor. Baharda çevredeki yerliler yani Kızılderililer yeni göçmenlere mısır, sukabağı, fasulye ekmeyi öğretiyor.
Sonbaharda kuvvetli verim olunca göçerler Kızılderilileri yemeğe çağırıyor ve nasıl pişirileceğini kendilerinden öğrendikleri şeyleri ikram ediyorlar. Misafirler yemeğe gelirken yanlarında hindi ve geyik eti getiriyorlar. Hep birlikte yiyorlar. Aslında hasata şükran ediyorlar ama asıl şükredilen Kızılderililer. Bugün dağın taşın hindi ve sukabağıyla dolu olmasının sebebi bu.
Bembeyaz bir hafızayla... Buraya kadar çok güzel. Her yıl bu tarihin hatırlanması çok iyi diyeceğim ama öyle değil işte. Amerika'da bu günün tarihi kaybolmuş, kutlamalar tamamen dinsel bir içerik kazanmış. Kimsenin zamanla o kadar acı çektirdiği Kızılderilileri hatırladığı yok. Hatta iş galiba şu noktalara kadar da uzanmış.
Yerliler o tarihte mısıra "maize" diyor. Bu sözcük bugün de Avrupa dillerinin birçoğunda mesela Fransızcada böyle kullanılıyor. Halbuki Amerikalılar zamanla o sözcüğü terk edip "corn" demeye başlıyor. Bunu nasıl açıklayacağız? Amerikalıların şükran borçlu olduğu sonra da yapmadıklarını bırakmadıkları Kızılderililerin "hayaletinden" kurtulmasının bir göstergesi olarak mı? Neyse kurcalayıp kimsenin ağzının tadını kaçırmayalım. Çünkü bayramdan bir gün önce Obama da kilisede yiyecek dağıttı.
Nerede eski seks ilaheleri? Bu konu gelip daha geçenlerde anlattığım toplumsal-çoklu kültüre dayanıyor. Geçenlerde gazetelerde bu konuda çok ilginç bir haber çıktı.
New York Times muhabiri açılan bir sergiyi ve düzenlenen bir toplantıyı bahane edip 1960'lardaki seks algılamasıyla bugünkünü karşılaştırmış.
İnsanların kampuslarda başlarını kaldırmadan Herbert Marcuse'nin Tek Boyutlu Adam kitabını okudukları yıllarda "seks ilahları" tamamen Kuzey Avrupa ülkeleriyle örtüşmüş bir olgu. "Sarışın bombalar"ın tamamı Kuzey'den çıkıyor. Mavi gözlü, uzun boylu, geniş omuzlu erkekler de kadınların gönlünü yakıyor. Playboy'un ortasında "ari" ırkın melaikeleri boy gösteriyor.
Seks devriminden 'Ikea'ya 1960'larda Fellini'nin Roma filminde Trevi çeşmesine giren dev göğüslü Anita Ekberg'i kimse unutamaz. O arada Kuzey Avrupa'da seks devrimi de yaşanmakta ve çıplaklar kampı, açık evlilik, özgür cinsel ilişki insanların nasıl daha sonra Hindistan'a gittilerse o yıllarda oluk oluk Kuzey ülkelerine gitmesine yol açıyor.
Fakat aradan yıllar geçince işler tersine dönüyor. Kuzey Avrupa neredeyse tam tersi bir noktaya çekiliyor ve seksten uzaklaşıyor. Bugün Kuzey demek işte tasarım ve Ikea demek. Başlıca iki nedeni var bunun.
Din ve küreselleşme Birisi dinsel duyarlılıklar bakımından her zaman hassas olmuş Kuzey kültüründe bu anlayışın geri dönmesi. İkincisi feministlerin cinsellikle ilgili alışkanlıkları geri iten yaklaşımları. Bu iki neden "oralarda" seksin niye gerilediğini açıklıyor. Peki, "Amerika'da Kuzey ilahları niye gözden düştü" derseniz onun nedeni apaçık: önce küreselleşmenin getirdiği farklılıklara karşı duyarlılık ve onun sonucunda daha önce "itilen ırklar"ın keşfedilmesi, ikincisi çoklu kültürlerin çapraz, kültürler arası evliliklere, beraberliklere daha fazla meydan vermesi. (Bu durum Kuzey'de de böyle. Danimarka ve İsveç'te en çok işi 'Afrikalı fahişeler' yapmaktaymış.)
Dünya gerçekten garip velhasıl.
Bugün bir sofrada insanlar Şükran Günü'nü kutlayacak, kimse Kızılderilileri anımsamayacak ama aynı sofradaki ana, baba, çocukların hepsi ayrı bir kültür ve kökenden gelecek, insanlar haklı olarak bununla övünecek. Küreselleşmenin faydası diyeceğim ama bu küreselleşme Kızılderililere "varmamış" olacak.
Neyse dediğim gibi ben mübarek günde ortalığı daha fazla karıştırmayayım ama şu kadarını söyleyeyim ki, hiçbir kültür "masum" değil!
Yayın tarihi: 29 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/29//haber,F85912F25E8544CC8720FC352282BA67.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.