kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

İş hayatı eskisi gibi olmayacak

İREM AKINCI
14.11.2008
Ünlü trend analisti Anne Lise Kjaer, içinden geçtiğimiz ilginç ekonomik zamanların fırsata dönü.eceği görüşünde: "Hırs, açgözlülük ve kısa vadeli kumarlar bitecek"..
İLİŞKİLİ HABERLER
İş hayatı eskisi gibi olmayacak
Anne Lise Kjaer, moda kökenli bir trend uzmanı. Tasarımcı olarak çalışırken, başka markaları kopyalaması istendiği için bu sektörden soğuyor ve trendlerin peşinden koşmaya başlıyor.
Bugün IKEA, Johnson&Johnson, Masterfoods, Sony ve Toyota gibi onlarca markaya danışmanlık veren Kjaer, kendisini 'fütürist' olarak tanımlamayı tercih ediyor.
27-28 Kasım tarihlerinde düzenlenecek Marka 2008 Konfransı'nın da en dikkat çeken isimlerinden Kjaer ile geleceğin trend haritasını çıkartacağı toplantı öncesinde, Londra'daki ofisinde buluşup, yakın geleceğin trendlerini tartıştık.

- Ekonomik olarak ilginç zamanlardan geçiyoruz. Beklentilerimiz, harcama modellerimiz değişiyor. Bu değişimin markalar üzerinde de etkisi olacak mı?
- Nereye baksak, insanların tercihleri ve davranışlarıyla kendi kişiliklerini ifade etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Doğru mal ve hizmetleri sunabilmek için artık hayat tarzlarını ve insanları iyi anlamak çok önemli. Geleceğin başarılı markaları bilgilendiren, ilham veren, eğiten, kişisel etkileşimi artıran, sürdürülebilir ve etik markalarından çıkacak. Başarılı bir gelecek için markalar, insanı merkeze almayı öğrenmeli. İçinde bulundukları kültürlere saygı göstermeli ve doğaya karşı da duyarlı davranmalılar. Aksi halde kaybederler.

- 'Duygusal tüketim' adını verdiğiniz trendin daha da yaygınlaşacağını öngörüyorsunuz. Bu nasıl olacak?
- Gelecekte etiğin ve çevre duyarlılığının hayati önem taşıyacağını düşünüyorum.
Batılı kültürler şu anda bu süreci yaşıyor zaten. Dünya da buna uyum sağlayacak. Ayrıca markaların artık insanlarla doğrudan iletişime geçmesi de gerekiyor.
'Dışarıdan içeriye doğru düşünen' ama 'içeriden dışarıya doğru hisseden' markalar artacak. Mesajı, 'davası' ve vizyonu olanlar başarılı olacak. Çünkü 21.yüzyılın motto'su 'empati ve duygusal bağlılık'.

- Duygusal tüketim, önümüzdeki zor zamanlarda tecrübelere para harcayacağımız anlamına mı geliyor?
- Geleceği zor olarak görmüyorum ben. Nasıl bakarsanız, öyle görürsünüz. Uzun bir yürüyüşe çıkmak için cebinizden beş kuruş harcamanıza gerek yok mesela. Hem sağlığınız için de faydalı. Picasso'nun "Çok parası olan yoksul bir adam gibi yaşa," sözüne çok katılıyorum. Bu kültürel tüketim trendi yavaş yavaş yaygınlaşıyor. Ve bu kültürel deneyimlerin çoğu hem bedava, hem de çok ilham verici.

KRİZ, YARATICILIĞI ARTIRACAK
- Para miktarındaki ani ve hızlı kayıp, zenginlerin bir anda fakirleşmesi gibi yakın geçmişte yaşadığımız olaylar, insanların paradansa manevi tatmin arayışı içine girmesini artıracak mı sizce? - Krizler her zaman yeni fırsatlar doğurur.
Kendi adıma, hayatımı gözden geçirebileceğim için çok heyecanlıyım. Herkesin geleceğini bir daha gözden geçirmesi için iyi bir fırsat olarak görüyorum bu dönemi. Şirketler ve markalar daha etik mesajlar vermeye başlayacak. İş hayatı artık eskisi gibi olmayacak. Hırs, açgözlülük ve kısa vadeli kumarlar bitecek.
Çünkü müşteriler 'Bana laf anlatma, göster!' demeye başlayacak.

- Çılgın tüketim devri kapanıyor mu yani sizce?
- Her taraf inliyor: "Önce tasarruf yapın, sonra harcayın," diye. Topluca küresel bir ayarlamaya şahit oluyoruz. Kazananlar gibi kaybedenler de olacak tabii. Ama asıl önemli olan soru şu: Bu durum sokaktaki insanı nasıl etkileyecek? Şahsi fikrim, bu krizin uzun vadede yaratıcılığı artıracağı yönünde.
Yediklerimizde, içtiklerimizde ve özellikle de giydiklerimizde daha yaratıcı olacağız. İkinci el kıyafetlerin satışı artmaya başladı bile.

- Daha çok çalışmak zorunda kalmayacak mıyız? Kişisel gelişim mi önem kazanacak?
- Karar size kalmış: Daha çok çalışmak mı, daha zekice çalışmak mı? İkincisini seçerseniz kendinizi geliştirmek ve hayatın anlamını aramak için daha çok zamana sahip olursunuz. Kişisel gelişim batı kültürlerinde zaten evrensel bir hedef haline geldi.
Kendimize "Hayatın tadına nasıl daha iyi varabilirim?" diye sorup duruyoruz. Paranın mutluluk getirmediğini öğrendiğimize göre anlam katmak için başka şeye bakmamız şart.
Haberin fotoğrafları